DOLAR 32,5713 0.08%
EURO 34,9544 0.25%
GBP 40,6462 0.16%
ALTIN 2.425,540,12
BITCOIN 2085960-3,53%

Bankaların çok önemli fonksiyonları var

ABONE OL
14 Kasım 2017 07:10
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

“Bir bankanın çok temel bir fonksiyonu var bir ülke için. Fon fazlası olandan tasarruflarının fazlasını alıp; fon ihtiyacı olanlara aktarmak gibi çok temel bir fonksiyonu var bankaların”

“Bankaların sattığı, kendi paraları değildir. Bankalar tasarruf fazlasını, kaynak olarak bir havuzda toplarlar. Daha sonra ihtiyacı olan işletmelere veya kişilere, bireysel ihtiyaçlar için, yol için, baraj için belli bir maliyetle dağıtılır”

“Toplanılan para, halkın parasıdır. Halkın artısıdır. Halkın kendi katma değeridir. Bu yüzden, toplanılan bu paranın, emin ellerde çok güzel bir kredi değerlendirme sürecinden sonra, doğru kullanacak şahıs ve kişilere ulaştırılması, şirketlere ulaştırılması gerekir. Bankanın en büyük sorumluluğu budur”

Dr. Çiğdem DÜRÜST
Kıbrıs İktisat Bankası Genel Müdür Yardımcısı Tayfun Bey, yoğun işleri arasında bize zaman ayırmayı kabul etti. Bizi Banka’da ağırladı. Son derece misafirperver bir ortamda, konforlu bir röportaj gerçekleştirdik.
Bilgilendiğimiz, sohbeti bol, kahkahası içten olan bu röportajda bankalar hakkında pek çok şey konuştuk. Tasarruftan borçlanmaya, kredi almaktan kefil olmaya kadar aradığınız pek çok bilgiyi bulacağınıza kuşkumuz yok.
Bu röportaj, başucunuzda saklayacağınız, bankalara herhangi bir nedenle başvurmadan önce bir kez daha okumayı arzu edeceğiniz türden bir röportaj.
Ç.D.: Burada benim de, insanların da çok merak ettiği başka bir şey daha sormak istiyorum. Şimdi teminat alıyor bankalar. Kefil de alıyorlar. Dönüp bir de hayat sigortası yaptırıyorlar. (Cümlemi bitirmemi beklemeden Tayfun Bey söze giriyor. Kendinden son derece emin bir biçimde, leb demeden leblebiyi anlamış olarak…)
T.B.: Hayat sigortası çok önemli bir şey. Çok faydalı. Herkese tavsiye ederim. Hayat sigortası şey için: Kredinin… (Düşünerek, örnekle anlatmanın daha anlaşılır olacağına karar veriyor). Ben bunun bir uygulamasını gördüm yıllar önce. Hayat sigortası yapılmış bir müşterim vefat etti. Eşinin de haberi yoktu hayat sigortasından. Normalde varislerine kalır borcu. 10.000 TL borcu varsa mesela varisine kalır vefat ettiği zaman. Eşinin bunun ödemesi lazım. Sigortası varsa hayat sigortası tarafından kredi karşılanıyor. Yani sonuçta ailesine intikal etmeyen bir borç olarak ödenmiştir. Bu vakada biz haber vermiştik: “Borcu ödenmiştir.” diye. Şimdi teminat neden alınıyor? Bir şekilde bankalarda şöyle bir durum var. Bunu aslında yasalar da istiyor. Neden? Dedim ya sattığımız para bizim paramız değil. Sattığımız para halkın. Bu ülkenin varlığı. Bu ülkenin gücü… Ne kadar çok tasarruf artarsa ülkenin kalkınmışlığı da o ölçüde artıyor. İşte Almanya’da daha çok fazla tasarruf var. Amerika’da daha çok tasarruf var. Hep tasarruflar artıyor-artmıyor diye ona bakarız. Tasarrufları artıyorsa diğer tarafta size düşen şey yatırımları artırmaktır. Neden? Para varsa, bu tarafta da faizler düşer çünkü. Bollaşan bir şeyin fiyatı düşer çünkü. Bu tarafta da siz yatırımlara daha çok kaynak aktarabilirsiniz. Şimdi halktan ödünç aldığınız (çünkü biz ne yapıyoruz? Biz halktan ödünç alıyoruz)… İnsanların tasarruf ettikleri, kazandıkları, ürettikleri paraları tasarrufu alıyoruz. Ve bir yerlere dağıtıyoruz bu parayı. Kime dağıtıyoruz? İşte bireysel müşteriye dağıtıyoruz; işte işletmesine dağıtıyoruz fabrika yapsın diye. Tüketiciye dağıtıyoruz araba alsın diye…
Ç.D.:Pazarlıyorsunuz…
T.B.: Pazarlıyoruz. Satıyoruz. Pazarda portakal satmaktan farkı yok. Kaynak yaratıyorum kendime. Üreticilerden alıyorum. İhtiyacı olanlara satıyorum. Aradaki marjdan para kazanıyorum. Temel olarak bankacı olarak yaptığım bu. Ama yasa koyucu bana diyor ki: “Sen bankasın! Bütün bu ülkenin parasını topluyorsun!” Borç alıyorsan, yarın öbür gün geri verebilecek şekilde düzenleme yapmalısın. Seni kontrol edeceğim, seni izleyeceğim. Yasalarımız fena değil. Son dönemlerde en çok gelişen yasalar, bankacılık finans alanında diyebilirim. Diyor ki: Bu verdiğin kredileri izleyeceğim. Bana raporlayacaksın. Bunlara ilişkin yeterli teminat almak durumundasın. Yarın öbür gün ödenmezse bunlar, buralardan tahsil ederek… Çünkü esas korunması gereken tasarruf sahipleridir. Bankaların sermaye yeterlilik rasyosu dediğimiz rasyoları var. Ne ölçüde kredi verebileceği, veremeyeceğini kısıtlayan kurallar var. Sınırsız kredi veremeyiz biz. Yükümlülüklerimizle orantılı olarak kredi verebiliriz. Küçük bankalar az kredi verir. Büyük bankalar çok kredi verebilirler. Yani kapasitenize göre kredi verebilirsiniz. Şimdi o kapasite biraz teminatlarla ilişkili. Ne kadar çok teminatlı bulursanız, o kadar çok kredi verebilirsiniz. Ne kadar az teminatlı hareket ederseniz rasyolarınız düşeceği için o kadar az verebilirsiniz. Aslında düzenleyici tasarruf sahiplerini korumaya çalışıyor. Diyor ki:” Verdiğiniz krediler teminatlı olsun. Verdiğin krediler teminatlı olursa, ben senin rasyolarını iyileştiririm. Teminatsız olursa rasyolarını kötüleştiririm. Derim ki bu banka sürekli teminatsız kredi veriyor. Bu banka açıldı. Bu banka fazla açıldı. Halkın parasını aldı dağıtıyor. Belli bir düzenleme var bankacılık mekanizmasında. O yüzden teminatlı kredileri, olabildiğince teminatlı yapmaya çalışıyoruz ki tasarruf sahiplerinin iyice güven altına alınsın. Yani tasarruf sahiplerini bankadan çok koruyucu bir sistem düzenlemesi bu…
Ç.D.:Çok büyük bir yükümlülük altına sokuyorsunuz okuyanları şu anda. Finansal okuryazarlık dediniz: Finansal okuryazarlık konusunda çok ciddi bir eksiklik olduğunu düşünüyorum ben sizi dinledikten sonra.
T.B.:Aynen öyle!
Ç.D.: Fakat çok da güzel reklamlar izliyoruz.
T.B.: Kredi reklamları…
Ç.D.: Kamu sektöründe çalışan insanların bu kadar yoğun olduğu bir ülkede yaşıyoruz.13. maaşların geleceği belli. Birileri bir yerlerde reklam yapıyor. “Şimdiden maaşınızı alın, yılbaşında ödersiniz” gibi… Yani bunlar cazip ve küçük ihtiyaçları olan insanlar için de cazip görünüyor. Biraz da insanın içgüdüsünde galiba bu hemen sahip olma arzusu…”1-2 ay için biraz faiz vererek bunu halledelim” gibi acele davranabiliyorlar. Bu noktada ne düşünmelerini tavsiye dersiniz?
T.B.: Valla şimdi, dediğim gibi, hep aynı yere geliyoruz: ihtiyaç olması gerekiyor. Bir kredi kullanacağınız zaman ihtiyaç olması, yaptığınız eylemin amacına hizmet etmesi gerekiyor. Yaptığınız eylemin bir amacı olması ve bu işin sonunda da bu amaca hizmet eden bir eylem gerçekleştirmiş olmanız gerekiyor. Şimdi borcunuz yokken, ihtiyacınız yok yani, bir borçlanmaya gidiyorsanız; zaten borçlanma tekniği açısından da hatalı bir durum olur bu. Yani banka açısından da öyle müşteri açısından da öyle…Yapmak gereken şey şu: Bir bankaya kredi pazarlamayın diyemeyiz. Çünkü bankalarda ticaret yapıyorlar. Dediğim gibi yaptıkları iş alıp satmak. Satmak için bir takım pazarlama faaliyetleri yürütecekler. Ama tabi, doğru müşteriye doğru ürünü satmak için de bankacının etik hareket etmesi gereken bir alan sonuçta. Herkese her ürün satılamaz. Herkese her ürün pazarlanmaz. Müşterinin ihtiyacını anlayarak özünde hizmet pazarlamak diye bir şey var. Şöyle bir özet yapayım burada: Daha önceki bankamda çok agresif bir şekilde, herkese kredi kartı satardık biz. Çok fazla müşterilerde şu olur: “Herkeste çok fazla kredi kartı var. Hepimizin cebi kredi kartlarıyla doldu. Bizi mahvettiniz!” Banka bir ticarethanedir. Sizce şeker hastasıysanız, gidip de baklavacılara “Niye baklava satıyorsunuz?” demezsiniz. Baklava yememeniz gerekiyorsa, yememelisiniz. Ya da işte kolesterolünüz yüksek diye kasaplara gidip: “Niye yağlı et satıyorsun? Satmaman gerekiyor. Herkes kolestrol, kalp hastası oldu!” derseniz bir mantık hatası olur. Bir bankaya da gidip niye kredi kartı pazarlıyorsun, niye kredi kartı satıyorsun da diyemezsiniz. İşte finansal okuryazarlık burada… Yani bir insan kalp hastasıysa ve gidip sürekli şeftali kebabı yiyorsa, bunun suçlusu kasap değildir. Kasap yağ da satar, et de satar. Bunu pazarlamak için reklam da yapar. Bankalar da ticari kuruluşlar. Kredi satmak için ellerinden geleni yapacaklar ki kendi fonksiyonlarını yerine getirsinler. 13. maaşa ilişkin kredi çıkarmak ihtiyacı olan için çok önemli olabilir. Farz edin sağlık sorununuz var. Ailenizde bir hastanız var. Ve finansal olarak ihtiyaçlarınız var. Bunu giderebileceğiniz tek yer banka. Yani teminatınız da olabilir.12 bunu doğru kullandığını zaman bu bir ihtiyaç. Ama bunu yanlış kullanmak, aynı şeker hastasının gidip baklava yiyip şikayet etmesine benziyor. Bunu ben burada böyle açıklayabilirim. Yani ben bir bankaya: “Niye 13. maaş kredisi veriyorsun? ya da “Niye fazla kredi kartı pazarlıyorsun? diye soramam. Çünkü ihtiyacı olan müşteriye, ihtiyacına uygun ürün verilmeli pazarlamalı. Bankaların görevi budur. Müşteriye düşen de sorumlu, bilinçli hareket etmektir. Sonuçta benim de kredi kartım var; ama her yerde kullanmıyorum. İhtiyacım olan yerde kullanıyorum. Araba almak için kullanmıyorum. Faiz oranı yüksek çünkü kredi kartının… Kullanmam gereken yerde kullanıyorum. Bana çok fazla faiz maliyeti oluşturmayacak şekilde, zamanında ödüyorum. Gecikmiyorum. Bir şeyi bilinçli kullanırsanız çok da faydasını görürsünüz, zararını görmezsiniz.
Ç.D.:Siz parayı satansınız ben de parayı alanım. Siz benim ihtiyacım olduğu zaman beni 5K üzerinden değerlendiriyorsunuz.
T.B.: Tabi
Ç.D.: Ben sizi nasıl değerlendireceğim?
T.B.: Siz de değerlendirin. Değerlendirmelisiniz. Sonuçta bankaların dikkat etmeniz gereken özellikleri var: Bir, bankacılık etik kuralları diye bir şey yazılı olarak da var. Bankacılık etiğine uygun hareket edilip edilmediğine, teknolojisine, kullandığı teknolojik altyapı çok önemli, size zamanında bilgi verip vermediği, ürünlerinin yeterli olup olmadığı, hizmetlerinin yeterli olup olmadığı, bu ürün ve hizmetleri doğru ve düzgün fiyatlarla size sunup sunmadığı… Bütün bunlar da işte yine size düşüyor. Bütün bunları analiz etmeli, değerlendirmelisiniz. Nasıl ki kasaba giderken, hangi kasaba gideceğinizi tercih ediyorsanız ve bunu neyle değerlendiriyorsanız, giyim kuşamı neyle değerlendiriyorsanız… Ne yapıyorsunuz? Karşılaştırmalar yapıyorsunuz. Örneğin kıyafet seçerken, tekstil uzmanı değilsiniz. Kasaptan et seçerken de bu alandaki uzmanlığımız yok. Ama seçim yapmak için kıyaslama yapabiliyorsunuz. Bankalardaki tercihlerinizi de bu şekilde yapabilirsiniz. Çevreye sorarsınız, etrafı incelersiniz, başka bankaların yaptığı hizmetlere bakarsınız. Banka da bunlar gibi birer işletme olduğuna göre onun da hizmetlerinden faydalanıyorsunuz, ürünlerini alıyorsunuz. Bankacılığı var, çağrı merkezi var… Bir bankanın acil durumlarda ne yaptığı, şikayetleri nasıl yönettiği, istisnaları nasıl yönettiği, gibi bir sürü parametre var derininde… Marka değeri değeri var. Bu Marka değerini ne kadar koruyabildiği var. İtibari var. Geçmiş performansı var. Diğer herhangi bir sektörel ürün ya da hizmeti nasıl değerlendiriyorsanız, benzer bir şekilde değerlendirilmesi yeterli olacaktır. Zaten her şey görünüyor diye düşünüyorum.
Ç.D.: Bu soruya cevap vermek zorunda değilsiniz. Bilmiyorum… Ne bankanıza, ne de size zarar vermesini istemem. Türkiye bankaları ve Kıbrıs bankalarıyla ilgili bir karşılaştırma yapmanızı isteyeceğim.
T.B.: Hmmm. Şube bankaları mı? Yani buradaki bankalar mı? 
Ç.D.: Evet buradaki şubeleri…
T.B.: Burada şube bankaları diyoruz Türk bankalarına. Burdakilerden bahsediyoruz değil mi?
Ç.D.: Evet. Kıbrıs’ın kuzeyinde şöyle bir algı var: Daha hesaplı krediler veriyorlar. Daha az taksit miktarı çıkıyor günün sonunda. O yüzden en iyi krediyi aslında onlardan alabilirsiniz. Bu algıyla ilgili bize ne söyleyebilirsiniz?
T.B.: Bu soruya cevap verebilirim. Çok da iyi olur. Bu konuda zaten biz de muzdaribiz  Kıbrıs bankaları olarak. Çünkü eşit şartlarda mücadele etmiyoruz. Daha ucuz kaynaklara ulaşma imkanları var. Kaynak maliyetleri bizimkinden çok daha düşük… Bunun çok basit cevabı bu. Yani eşit koşullarda rekabet etmiyoruz. Ben örneğin sizden bir mevduat alıyorum. 10 TL faiz veriyorum. 15 TL’ye satıyorum. Aradaki marjdan, vergileri ödedikten sonra para kazanmaya çalışıyorum. Tam olarak bankacılığın yaptığı bu… Ama siz, bu mevduatı 4 liraya alıyorsanız, bulabiliyorsanız; büyüklüğünüzden, uluslararası piyasalardan… E ben Kıbrıs bankasıyım ve bu coğrafyadan topladığım paralarla, topladığım fonlarla, kaynaklarla kredi kullandırmaya çalışıyorum. Siz bana mevduat getirdiğiniz zaman, rekabet nedeniyle 10 vermek zorundayım. 4 verirsem yine iş kaybediyorum. Ama benim kaynak maliyetim belli. Şube bankalarının kaynak maliyetleri düşük… Daha düşük maliyetlerle kaynak buldukları için, fiyat avantajı sağlıyorlar. Bu nedenle de zaman zaman, özellikle de döviz değil ama Türk lirası tarafında daha düşük faizlerle kredi verebiliyorlar.
Ç.D.: Bu söyledikleriniz, şu anda kendi ülkemi ve devletimi koruyan ya da korumak isteyen duygularıma dokundu. Ve devletin ciddi anlamda o zaman Kuzey Kıbrıs genelindeki yerli bankaları koruyor olması gerektiğini hissettim. Bu anlamda da bir hata yapılıyor olduğunu düşündüm.
T.B.: Yani şu anda şartlar eşit diyemem. Şartlar eşit değil. Bu konu maliyet konusu… Maliyetlerimiz daha yüksek. Ya da tam tersi, şube bankalarının kaynak maliyetleri daha düşük… Biz de ama rekabet ediyoruz. Daha az kazanarak, gerektiğinde, on marjı ne bileyim daha da kısarak ayakta kalmaya var olmaya mücadele etmeye çalışıyoruz. Ve ediyoruz da. Ama nasıl ediyoruz? Kazanmamız gerekenden biraz daha fedakarlık ederek rekabet ediyoruz. Bunun tek açıklaması budur. Sektörde bunun böyle olduğunu bilir. Bu gizli bir şey değildir. Bunun sebebi o. Ve Kıbrıs’taki bankaların dünyaya yayılmış o büyük bankaların Kıbrıs’taki şubeleri ile değil dünyadaki güce sahip o bankaların kendileriyle rekabet etmeye çalışıyoruz. Konu bu!
Ç.D.: Bazen bir doktorla konuşursunuz. O kadar çok tıbbi terim kullanır ki kalırsınız. Yani ölecek miyim, kalacak mıyım diye ikilem yaşayabilirsiniz. Sizinle sohbetimiz hiç öyle bir sohbet olmadı…
T.B.: Ben genelde öyle konuşmayı sevmem. Sonuçta bu iş çok basit aslında… Dışardan çok komplike çok karmaşık bir iş yapıyormuş gibi görünebilir. Aslında çok basit bir iş yapılıyor burada. Para topluyoruz. Para satıyoruz. Bunu yapmak için de ürün ve hizmetleri ayni bir marketten aldığınız salça gibi, peynir gibi bizim de ürünlerimiz var. Biz de onları satıyoruz. Satmaya çalışıyoruz, pazarlamaya çalışıyoruz.
Ç.D.: Tayfun Bey, para piyasaları ile ilgili öngörüde bulunmak çok zordur dediniz sohbetimizin başında. O nedenle sorup sormama konusunda tereddüt ettim ama sormak istiyorum: Önümüzdeki beş-on yıllık süreç içerisinde Kıbrıs’taki ekonomik durumu nasıl görüyorsunuz?
T.B.: Nasıl görüyorum? Kıbrıs’ın bir kere şu anda çok hızlı bir nüfus artışı var. Bu iyidir kötüdür… Yorum yaparak konuşmak istemiyorum. Çünkü iyidir kötüdürün içerisine siyasi yorum da girer. Bunu yapmak istemiyorum. Ama ekonomi neyi sever, neyi sevmez şeklinde konuşmak istiyorum. Ekonomi canlılığı sever. Ekonomi nüfus artışını ve kalabalığı sever. Bütün bunlar canlanmadır. Bütün bunlar işletme sayısının artması demektir. Bütün bunlar yapılan ev sayısının artması demektir. İçinde oturan insan sayısının artması demektir. Turizmin, ulaşımın, enerjinin artması demektir. Talebin artması demektir. Talebin artması, arzın artmasını gerektirir. Daha fazla iş, daha fazla güç, daha fazla para demektir. Ben Kıbrıs açısından handikapları olan kentleşmenin, trafik artışının, yollaşmanın vs’nin finansal olarak bu ülkede artılar olacağını düşünüyorum. Çok hızlı Kıbrıs’ın gelişeceğini, artan bir ivme ile de ülkenin çehresinin hızla değişeceğini düşünüyorum. İyi ya da kötü yorum yapmak istemiyorum. İlk başta hızlı büyüme, sorunları beraberinde getirecektir. Ama aslında çözüm kabiliyetinin de artabileceğini görmek gerekiyor. Ezbere konuşmamak gerekiyor. Her şey tam tersi bir yere de evirilebilir. Bu bir finansal enerji yaratıyor şu anda. Şu anda gördüğümüz sıkıntılarını yaşadığımız, beğenmediğimiz Girne, hiç eski günlere benzemeyebilir. Ama yeni Girne, başka bir Girne olur. Ve yeni bir kent yaratabilir. Kendi mutlularını yaratabilir. Ama bu hareketliliği ben Kıbrıs için olumlu değerlendiriyorum. Ekonomik açıdan konuşuyorum. Nüfusu, demografisi gibi konular ayrı konular. Bunlarla olumsuzlukları görebiliriz.  Bütün bunlar yarın öbür gün ekonomik olarak artılar getirebilir ülkeye.
Ç.D.: Çok teşekkür ediyoruz.
T.B.: Asıl ben teşekkür ederim

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam