DOLAR 32,5038 0.08%
EURO 34,7826 -0.12%
GBP 40,2943 -1.04%
ALTIN 2.496,260,50
BITCOIN 2074648-2,72%

“Devlete inanç kayboldu”

ABONE OL
18 Aralık 2017 08:40
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

“Bireylerin özgürce karar verebilecekleri, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir düzene inanan, bu özgürlüklerin yaşanabilmesi için devletin fırsat eşitliğini sağladığı, demokrasiye inanan, demokrasinin sadece seçimlerle sınırlı olmadığını düşünen bir görüşe sahibim”


“KKTC’de siyaset, siyaseti bugüne kadar icra edenlerin “seçilmişliği” topluma karşı bir sorumluluk olarak görmemelerinden ve koltuğa oturma merakı olarak görmelerinden ötürü, insanlara hizmet veremez bir seviyeye gelmiştir. Devlet bir toplum teşkilatlanmasıdır. Aslında bir düzen kurma ve dayanışma aracı olması gereklidir”


“Sağlık, eğitim, barınma hakkı, çalışma hayatı, yaşanabilir bir çevre, ulaşım gibi konularda bir düzen sağlamak devletin görevidir. Devlet bu görevini kurduğu bakanlıklarla, dairelerle yani idari teşkilatlanma ile yerine getirir. Eğer bugün insanlarımıza hizmet vermesi gereken bu bakanlıkların, dairelerin içerisinde gereksiz kadrolar varsa; bu kadrolar gelişigüzel doldurulmuşsa, verilen kamu hizmetinden memnuniyet asgari derecedeyse tüm bunların kökeninde kötü yönetim vardır”


“Nasıl oldu bu kötü yönetim? Partizanlıkla, devlet kaynaklarının bireysel, zümresel, partisel olarak kullandırılmasıyla devlet çökertilmiştir. Öte yandan, sağlık, eğitim, barınma, ulaşım gibi insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması özel sektöre terkedilmiştir. Parası olanın kaygısız yaşayabildiği, parası olmayanın huzursuz olduğu bir düzen vardır”


“Toplumda adalet duygusu bırakılmamıştır. Devlete inanç kaybolmuştur. KKTC’nin bir devlet olarak itibarını kazanması gereklidir. Bu itibarı kazanabilmenin tek yolu ise insan ve çevre odaklı politikaların uygulanmasıdır. Kamu kurumlarının etkin çalıştığı, sosyal devlet anlayışının hayata geçtiği, çokkültürlülük anlayışına sahip ve farklılıkları değer olarak kabul eden bir devlet düzenine ihtiyaç vardır”


Eniz ORAKCIOĞLU

“Siyasetin Yeni Yüzleri”nin bugünkü konuğu, Halkın Partisi (HP) Lefkoşa Milletvekili Adayı Avukat Serkan Mesutoğlu. Mesutoğlu, ülkeyi bugüne kadar yöneten siyasi partiler ve bazı siyasilerin, siyasetle ilgili tek dertlerinin, makam ve mevki sahibi olmak amacı taşıdığını belirtti.

“Siyasi kültür oluşmalı”

Halkın Partisi (HP) Lefkoşa Milletvekili Adayı Avukat Serkan Mesutoğlu, ülke siyasetin her evin gündeminde muhakkak olduğuna vurgu yaparak, “Ben de siyasetin ev içerisinde yoğun bir şekilde konuşulduğu bir ailede büyüdüm. Ancak bunun ötesinde, ben bir insanın siyasete olan ilgisini iki farklı duyguya dayandırırım. Ya içinde yaşadığınız topluma, doğaya ve insanlığa karşı bir sevgi beslediğinizden ötürü siyasete ilginiz olur. Ya da siyaseti bir güç simgesi olarak kabul ettiğiniz için o gücü elde etmek, bir makama gelmek ve statü sahibi olmak derdiniz olduğu için ilginiz olur. Ne yazık ki, ülkemizi bugüne kadar yöneten siyasi partiler ve bazı siyasilerin siyasetle ilgili tek dertleri makam-mevki sahibi olmak ve bir güç elde etmek oldu. Hükümete gelen partilerin hepsi “bizden değilsen onlardansın. Onlardansan ne halin varsa gör” anlayışıyla hareket ettiler. “Bizi desteklersen sana iş veririz, sana aş veririz, seni şu mevkiye getiririz” diyerek hem insanları midesinden kendilerine bağladılar hem de bu yaklaşımı reddeden onurlu insanları dışladılar. İktidar nimetlerinden yararlanarak zenginleştiler, devleti insana hizmet veremeyen içi boşaltılmış bir hale getirdiler. Kısacası, makam-mevki sevgisi, insan ve çevre sevgisinin önüne geçmiştir. Benim ilgimin kaynağı işte bu adaletsizliklere, haksızlıklara, hukuksuzluklara ve eşitsizliklere tahammül edemeyişimden ötürüdür. Benim ilgimin kaynağı hukukun üstünlüğüne dayalı, şeffaf, hesap verebilir bir devlet anlayışını geliştirmektir. Birbirimizi dinleyebileceğimiz, anlamaya çalışacağımız, özeleştiriye açık olacağımız, insanlara sevgi vereceğimiz, doğamıza ve insanlara duyarlı bir siyasi kültürün oluşmasının özlemini duyuyorum” dedi.

“Hukukun üstünlüğüne inanan siyasi görüşe 

sahibim”

 Mesutoğlu, sözlerini şöyle sürüdürdü; “Bireylerin özgürce karar verebilecekleri, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir düzene inanan, bu özgürlükleri yaşanabilmesi için devletin fırsat eşitliğini sağladığı, demokrasiye inanan, demokrasinin sadece seçimlerle sınırlı olmadığını düşünen bir görüşe sahibim. Bunun yanında özellikle seçimler dışındaki süreçlerde insanların kararlara katılabilmesi için her ortamda örgütlenebilme olanağının yaratılmasını savunan, ötekileştirme ve ayrımcılığın karşısında olan, doğaya ve içinde bulunduğu çevrede yaşayanların hayatına saygılı, bireysel hareket edebilme olanaklarının sağlandığı fakat buna rağmen bireyciliğin değil toplumsallığın esas alındığı, hukukun üstünlüğüne inanan bir siyasi görüşe sahibim.”

“Devlete inanç 

kaybolmuştur”

KKTC’nin şu an itibarı ile en büyük sorununun kötü yönetilmişlik olduğunu vurgulayan Mesutoğlu, “KKTC’de siyaset, siyaseti bugüne kadar icra edenlerin “seçilmişliği” topluma karşı bir sorumluluk olarak görmemelerinden ve koltuğa oturma merakı olarak görmelerinden ötürü, insanlara hizmet veremez bir seviyeye gelmiştir. Devlet bir toplum teşkilatlanmasıdır. Aslında bir düzen kurma ve dayanışma aracı olması gereklidir. Sağlık, eğitim, barınma hakkı, çalışma hayatı, yaşanabilir bir çevre, ulaşım gibi konularda bir düzen sağlamak devletin görevidir. Devlet bu görevini kurduğu bakanlıklarla, dairelerle yani idari teşkilatlanma ile yerine getirir. Eğer bugün insanlarımıza hizmet vermesi gereken bu bakanlıkların, dairelerin içerisinde gereksiz kadrolar varsa; bu kadrolar gelişigüzel doldurulmuşsa, verilen kamu hizmetinden memnuniyet asgari derecedeyse tüm bunların kökeninde kötü yönetim vardır.  Nasıl oldu bu kötü yönetim? Partizanlıkla, devlet kaynaklarının bireysel, zümresel, partisel olarak kullandırılmasıyla devlet çökertilmiştir. Öte yandan, sağlık, eğitim, barınma, ulaşım gibi insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması özel sektöre terkedilmiştir. Parası olanın kaygısız yaşayabildiği, parası olmayanın huzursuz olduğu bir düzen vardır. Toplumda adalet duygusu bırakılmamıştır. Devlete inanç kaybolmuştur. KKTC’nin bir devlet olarak itibarını kazanması gereklidir. Bu itibarı kazanabilmenin tek yolu ise insan ve çevre odaklı politikaların uygulanmasıdır. Kamu kurumlarının etkin çalıştığı, sosyal devlet anlayışının hayata geçtiği, çokkültürlülük anlayışına sahip ve farklılıkları değer olarak kabul eden bir devlet düzenine ihtiyaç vardır” dedi.

“Güvensizliğin sebebi vatandaşa karşı dürüst olmamaları”

Son dönemlerde vatandaşların siyasete ve siyasilere karşı büyük bir güvensizlik yaşadığını vurgulayan Av. Mesutoğlu, “Bunun nedenlerinden en önemlisi gelmiş geçmiş hükümetlerin vatandaşa karşı dürüst olmamalarıdır. Vatandaşı, sandıkta kendilerine oy verecek bir araç gibi görmeleridir. Seçildikten sonra ise sadece kendi dar çıkar çevrelerine hizmet etmeleridir. Aslında tüm bunlar sevgisizlikten kaynaklanmaktadır. Birlikte uyum içerisinde yaşama heyecanı duymayan bir sevgisizlikten bahsediyorum. Sevgisizlik veya sadece kendini sevmek, insanın kendi dışındaki olaylara kayıtsız kalması ve sadece kendini düşünmesini birlikte getirir. Bence bugüne kadar hükümete gelmiş geçmiş tüm siyasi partilerin içerisinde sevgisizlik hakimdir. Tek dertleri iktidara gelmek, koltuğa oturmaktır. İktidara geldikten sonra ise kendi eş, dost ve akrabalarını beslemek, iktidarda kalabilmek için partililerini, zümrelerini iktidar kaynaklarından yararlandırmak eski siyaset anlayışının en temel özelliğidir. Hal böyle olunca, siyasete ve siyasetçiye karşı güvensizlik hissedilmesi çok doğaldır. Fakat, toplum olarak kendi özeleştirimizi yapmamız gerektiğini de hatırlamalıyız. Hak edenin hakkını aldığı bir düzen yaratmalıyız. Eğer böyle bir düzen istiyorsak öncelikle bilmeliyiz ki bu toplumun her bir bireyi kendini geliştirmek ve yaptığı işi layıkıyla yapmak durumundadır. Öyle bir düzen gelişmiştir ki, insanlar siyasi partilerden bireysel çıkarlarının karşılanmasını beklemektedir. Hak edip etmediğimize bakmaksızın devlete memur olarak alınmak, bir mevkiye atanmak, arsa dağıtımından yararlanmak ve çeşitli ayrıcalıklardan yararlanmak istediğimiz bir hal içerisindeyiz. İşte bu anlayış, güvensizlik duyduğumuz siyasetin güvensiz hale gelmesinin bir diğer önemli nedenidir. Artık bu anlayışı değiştirmeliyiz. Hak edenin hak ettiğini aldığı adaletli bir düzen için bireyci değil toplumsal düşünmeliyiz” diye konuştu.

“Meclis’imiz hükümeti denetlemek konusunda sınıfta kalmıştır”

“Mecliste görev yapan vekillerin gerçekten vatandaşın beklentileri doğrultusunda icraat yaptıklarına inanıyor musunuz?” sorusunu da yanıtlayan Mesutoğlu, “Büyük oranda inanmıyorum. İnanmadığım için Halkın Partisi’nin üyesi oldum. İnanmadığım için Halkın Partisi’nden milletvekili adayı oldum. Geçmişte bireysel olarak önemli çalışmalar yapan milletvekillerimiz olmuştur. Son oluşan Meclis’in çalışmalarıyla yürürlüğe giren İyi İdare Yasası, Toplumsal Cinisiyet Eşitliği Dairesi Yasası, değiştirilen Bilgi Edinme Hakkı Yasası ve Siyasal Partiler Yasası aklıma gelen değerli çalışmalardır. Ancak bu değerli çalışmaların yanında bir sürü olumsuz ve vatandaşın beklentilerinden uzak çalışmalar sayabiliriz. Sadece yasa çalışması değil aynı zamanda denetim de önemlidir. Meclis’in bir görevi de hükümeti denetlemektir. Fakat Meclis’imiz hükümeti denetlemek konusunda sınıfta kalmıştır. Örneğin UBP – CTP hükümeti döneminde, dönemin Ulaştırma Bakanı hakkında bir ombudsman raporuyla 11 milyon 250 bin Amerikan Doları değerinde bir hizmet anlaşmasının ihalesiz bir şekilde verildiği ortaya çıkmıştır. Fakat o dönem bu konuda gerek UBP gerekse CTP milletvekilleri bir meclis soruşturması açamamışlardır. Çünkü böyle bir soruşturma başlatmaları halinde aralarının bozulabileceğinden ve iktidar koltuklarından olabileceklerinden korkmuşlardır. Bu anlayışa sahip milletvekillerinin vatandaşın beklentilerini karşıladığını söylemek mümkün değildir” dedi.

“Önemli olan zihniyet değişikliğidir”

Mesut Mesutoğlu, meclisin yenilenmesi ile ilgili düşüncelerini ise şu şekilde dile getirdi; “Yenilenme illa ki kişi değişikliği ile ilgili değildir. Muhakkak ki mevcut milletvekillerinin bir çoğunun artık Meclis’te olmaması gereklidir. Fakat önemli olan zihniyet değişikliğidir. Partizanlıktan arınmış, yolsuzluklara karşı durabilen, her türlü ayrımcılığın karşısında duran, gerektiğinde kendi partisini de eleştirebilen, hukukun üstünlüğüne inanan bir siyaset anlayışının Meclis’te ağırlık sahibi olması gereklidir. Halkın Partisi bu anlayışa sahiptir. İşte bu anlayışa sahip bir Meclis’in oluşması yeniliktir. Yoksa yaşı genç ama siyaset anlayışı adaletsizlik ve bencillik olan milletvekilleri Meclis’e girse ne olacak?”

“Cinsiyet kotası 

anlamlıdır”

HP adayı Mesutoğlu, meclisteki kadın vekil sayısının az olmasını ise eşitsiz bir durum olarak nitelendirdi.  Mesutoğlu, “Bu nedenle Siyasal Partiler Yasası’nın yaklaşık 2 yıl önce değiştirilmesini olumlu buluyorum. Çünkü yapılan bir değişiklikle Siyasal Partiler Yasası’na cinsiyet kotası dahil edilmiştir. Cinsiyet kotası anlamlıdır. Çünkü kadınlar gerek bizim toplumumuzda gerekse dünyanın birçok başka yerinde ayrımcılığa uğramışlardır. Yıllarca sosyal ve siyasal hayat esasen erkeklerin bulunduğu bir alan olarak kabul gördü. Kadınlar uzun bir süre çalışma hayatına dahil edilmediler. Ev işlerine bakmak, evde çocuklarla ilgilenmek kadınların, sırf kadın oldukları için, görevleri olarak kabul edildi. Kadınlar çalışma hayatına dahil olduktan sonra dahi bu anlayış değişmedi. Bu durum kadınlar için hem taşıması zor bir yük hem de siyasal hayata dahil olmakta engel oluşturdu. 

Şu an Meclis’te kadın vekil sayısının yetersiz olmasını buna bağlıyorum. Cinsiyet kotası bu dengesizliği uzun vadede ortadan kaldırabilmek için önemli bir araçtır. 

Sivil toplumda hali hazırda kadınların çok ciddi bir katılımı ve etkinliği olduğunu düşünüyorum. İlerleyen dönemlerde Meclis’te de bu katılım ve etkinliğin artacağına hem inanıyorum hem de bunu destekliyorum” şeklinde konuştu.


“Çözüm 2 tarafın rızası ile olmalı”

Kıbrıs sorunu ve müzakerelerle ilgili görüşlerini de Yeni Bakış okularıyla paylaşan  Mesutoğlu,  “Halkın Partisi iki toplumlu, iki bölgeli ve siyasi eşitliğie dayalı bir federasyonun tartışıldığı müzakere sürecini verdiği görüşler ile desteklemiştir. Geldiğimiz aşamada eğer müzakereler tekrar başlayacak ise bunun yine ucu açık bir şekilde olmasının Kıbrıslı Türklerin yararına olacağını düşünmüyoruz. Biz ülkemizde olacak bir çözümün iki tarafın rızası ile olması gerektiğine inanıyoruz. İki tarafın dialog kapılarının açık olması ve işbirliğine açığız. Bu dialog ve işbirliği açısından ilk yapılması gereken şeylerden birinin de iki tarafın bir araya gelip bazı kavramlardan neler anladığımızı birlikte sorgulamaktır. Örneğin iki bölgelilikten ne anlıyoruz, siyasi eşitlikten ne anlıyoruz. Bunları Kıbrıslı Rumlar ile açık açık konuşmalıyız. Böylece bugüne kadar neden mesafe katedemedik ancak böyle anlayabiliriz. Başka planlar eğer konuşulacaksa bu planların kabulü de iki tarafın rızasına bağlıdır. Oluşacak bir çözümde iki tarafın rızasının aranmasının ilke olarak önem arz ettiğini düşünüyorum” diye konuştu.

“Bu yöntemin artık 

değişmelidir”

“KKTC Meclisi sizce tam bağımsız olarak hareket edebiliyor mu? Yoksa müdahale var mı?” şeklindeki soruyu da yanıtlayan Mesutoğlu, şöyle konuştu; “KKTC Meclisi’nin bağımsız olarak hareket edebilme kapasitesi her zaman vardır. Fakat meclisimizin içerisinde bulunan tüm milletvekillerinin bağımsız olarak hareket edebilme kapasiteleri olduğunu düşünmem. Tabii sorunuz pek açık değildir. Kimden bağımsız? Nerden bağımsız? Yöneltilen soru kapalı bir soru. En başta bugüne kadar koltuğu kaybetmeme kaygısından bağımsız hareket edilmediğini söyleyebiliriz. Fakat sizin sorunuz yanılmıyorsam esasen Türkiye Cumhuriyeti’nden bağımsız hareket edilip edilemediğidir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti ile aramızda olan bağımlılık ilişkimize en iyi örnek maliye ve ekonomimizin büyük oranda destekleniyor oluşudur. Buna ilaveten, KKTC’nin kurumları olan Merkez Bankası, Sivil Savunma Teşkilatı ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı kurumlarının yönetim kademesinin en üstünde bulunan kişilerin Türkiye Cumhuriyeti tarafından atanıyor olması sözkonusudur. Bu yöntemin artık değişmesi gerekmektedir. Halkın Partisi, bahsettiğim tüm bu kurumlara yapılacak atamaların KKTC’nin yetkili makamları tarafından yapılması gerektiğini düşünmektedir. Ayrıca uzun vadede kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomi yaratmak için adımlar atacağız.” 

“Milletvekili, yasama 

dokunulmazlığı 

kapsamında olmalı”

HP adayı Mesutuğlu milletvekilnin, oy, söz ve düşüncesi ifadesi nokyasında  kesinlikle yasama dokunulmazlığı kapsamında olması gerektiğini vurguladı. Mesutoğlu, “Bir milletvekilinin oy, söz ve düşüncesi ifadesi kesinlikle yasama dokunulmazlığı kapsamında olması gerektiğine inanırım. Keza, anayasamız bu dokunulmazlığı düzenlemektedir. Fakat anayasamız ayrıca başka türlü bir dokunulmazık daha düzenlemektedir. O da bir milletvekilinin  suç işlemesi halidir. Örneğin görevini kötüye kullanma gibi bir suç işlenmesi halinde bir milletvekilinin veya bir bakanın dokunulmazlığı olduğu için Meclis kararı olmadan tutuklanamaz ve yargılanamaz. Böyle bir durumda, bir milletvekili veya bakanın tutuklanabilmesi ve yargılanabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Anayasamıza göre milletvekilinin tutuklanabilmesi veya yargılanabilmesi için Meclis kararı gereklidir. Halkın Partisi, ortada bir suç ihtimali varsa gerekli Meclis kararının çıkabilmesi için gerekli iradeyi gösterecektir” dedi.

“Adil bir hesaplama 

yönteminin yürürlüğe girmesini sağlayacağız”

Ülkenin kanayan yaralarından biri haline dönüşen mahkemelerdeki alacak-verecek davalarının çokluğu ve faiz oranlarının yüksek oluşu ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Mesutoğlu, “Yürürlükte bir faiz düzenlemesi yoktur. Bu boşluk bankaların faize faiz uygulaması yapabilmesine olanak sağlıyor. Bankalar da bu olanağı kullanıp faize faiz uyguluyorlar. Çoğu zaman bu faize faiz uygulaması, aldığınız kredi borcunun bir türlü ödenememesine neden oluyor. Özellikle, ödemelerde gecikmeyle birlikte faize faiz uygulanması nedeniyle borçlar çok ciddi bir şekilde katlanıyor. Halkın Partisi olarak biz faize faiz ödenmesine neden olan ve bankalardan alınan kredinin geri ödenmesini zorlaştıran uygulamanın yerine daha adil bir hesaplama yönteminin yürürlüğe girmesini sağlayacağız” diye konuştu.

“Önleyici tedbirler 

üzerinde durulmalı”

“Son yıllarda kullanımı ilkokul yaşlarına kadar düşen içki, sigara ve uyuşturucu kullanımı ile ilgili mücadele yeterli mi? Neler yapılmalıdır?” sorusunu da yanıtlayan Av. Mesutoğlu; “Yeterli olduğunu düşünmüyorum. Mücadele açısından genellikle ilk akla gelenler cezai tedbirler oluyor. Aslında önleyici tedbirler üzerinde durulması daha önemli olmalı. Sanırım bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da bilinç sahibi olma, bilinçlendirme çok önemlidir. Bu nedenle belirli bir yaştan itibaren çocuklara bu tarz alışkanlıkların neden zararlı olduğu anlatılmalı. Sadece anlatılması yetmiyor aslında. Buna ilaveten gençlere eğlenebilecekleri, yaratıcılıklarını ortaya çıkarabilecekleri alanlar yaratılmasının önemli olduğunu düşünürüm.”

“Kamudaki teşkilat 

yapısı yeniden 

düzenlenmeli”

Milletvekili seçilse de seçilmese  de ilk olarak çalışmaya başlanması gereken konunun kamudaki teşkilat yapısının yeniden düzenlenmesi olduğunu belirten Mesutoğlu, “Bugün tüm devlet dairelerimizin teşkilatları çok kötü bir şekilde düzenlenmiştir. Hem çağımızın gerisinde kadrolar barındırmaktadır; hem de bazı kadroların dairelerin kuruluş amacıyla ilgisi olmadığı için değişmesi gereklidir. Bu bahsettiğim nedenler yüzünden devlet daireleri vatandaşa doğru hizmeti verememektedir. Örneğin, Sosyal Sigortalar Dairesi’nde “inşaat mühendisi” kadrosu vardır.

 Oysa bildiğimiz gibi bu dairenin faaliyetlerinin inşaat mühendisliğine ihtiyacı yoktur. Kötü yönetim anlayışına sahip olan geçmiş hükümetler gelişigüzel bir daire teşkilatlanması yaratmışlardır. Bu da yetmemiştir, oy alabilmek için ehil olup olmadığına bakılmaksızın gereksiz istihdamlar yapılmıştır. Tüm bunların düzeltilmesi gerekmektedir. Bana göre kamu reformu oldukça önemli bir konudur. Bu reformun yapılabilmesi için de daire teşkilat yasalarının acilen değiştirilmesi gereklidir” dedi.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam