DOLAR 32,5940 0.36%
EURO 34,8746 0.38%
GBP 40,6549 0.13%
ALTIN 2.502,030,72
BITCOIN 21012341,38%

DP’nin meclise girme olasılığı görülmüyor

ABONE OL
13 Aralık 2017 08:40
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Yücel: DP’nin meclise girme olasılığı çok görülmüyor. Yani burada UBP, CTP, HP ve TDP gibi görülüyor. Böyle bir meclis mümkün görülüyor. Gönül ister ki, onlar içerisinde daha olumlu olabilecek bir koalisyon modeline gidilebilsin. Yüzdelikler, son gün belirlenecektir. Yani ilginç şeyler olabilir mi son günlerde? Çok şey olabilir son günlerde


“Bunlar gün be gün değişecektir. Yani oranlara bakın, her üç ayda bir, tüm partilerde ne kadar oynamalar olduğunu görebilirsiniz. Ve bu bence çok doğaldır. Böyle bir toplum yapısı içerisinde değişkenlik çok normaldir. Çünkü adayları bile yeni yeni tanıyoruz daha. Adaylar üzerinde çok değişkenlik kurulacaktır”


“Bu seçim nasıl bir seçim olacak?” diye sorguluyoruz. Çok tepkili bir toplum var. Ve toplum ne diyordu 4-5 seneye de baktığımız zaman? Genelde ne vardı? UBP’yi cezalandırmak için CTP’ye oy veren bir toplum vardı. CTP’yi cezalandırmak için dönüp UBP’ye oy veren bir toplum vardı. Öyle zikzaklı bir yol izledik. Şimdi HP çıktı ve ilk kurulduğu günlerde yaptığımız ankette, bir numaralı sıraya yerleşti. Daha sonra düşüşler yaşadı HP.  Şu anda son anketimizde üçüncü sırada… Ulusal Birlik Partisi, Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Halkın Partisi gibi bir sıralama var”

Dr.Çiğdem DÜRÜST


Prologue Araştırma Şirketi Direktörü Mine Yücel, 7 Ocak 2018 Milletvekilliği Genel Seçimlerine yönelik şirketinin yaptığı araştırmaları Yeni Bakış’a değerlendirdi. Yücel çalışmalarla ilgili Dr. Çiğdem Dürüst’ün sorularını yanıtladı. 

Ç.D.: Bu ülkede yıllardır araştırmalar yapan uzmanlar var. Son zamanlarda bazı araştırmacıların ve anketlerin popülerleştirilmesine neden olan başka bir akım da var. Aslında yurtdışından gelen bir şirketin, bu işi sanılandan çok daha büyük bir meta haline dönüştürdüğünü de görüyoruz son 2 seçimdir. Bunların, araştırmacıların çalışmalarını da gölgede bırakacak şekilde konuşulduğunu ve medyada yer bulduğunu da görüyoruz. Siz de Mine Hanım, 15 yılı aşkın bir süreden bu yana, Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyinde çeşitli araştırmalara imza atan ve bunu popülerleştirmekten de uzak duran bir araştırma şirketinin direktörüsünüz. Bugün sizinle hem genel olarak araştırmalardan konuşacağız,  hem de bu araştırmaların neye işaret ettiğinden. Bir de toplumun bundan nasıl etkilendiğini de konuşacağız.

M.Y.: İlginiz için teşekkür ederim. Bu dönemde, anketlerle ilgili bir röportaj aslında önemliydi. Bu nedenle ben de önemseyerek geldim. Yani son dönemlerde, özellikle son birkaç sene içerisinde, anketlere karşı ciddi bir tepki oluştuğunu görüyoruz. Aslında yurtdışından gelerek ülkemizde çalışmalar yapmaya başlayan şirketten önce de bunun popülerleştirildiğini söylemek gerekiyor. Çünkü bundan önce de ülkemizdeki başka araştırma şirketleri aynı şeyi yaptı. Çünkü baktığınız zaman 16 yıllık bir şirket yönetiyorum ben de. Ve bu 16 senenin son 13 senesini, ciddi anlamda etik ilkelerle kendimizi bağlayarak sürdürmeye çalışıyoruz. Bugün dünyanın bazı büyük araştırma birliklerinin bağlı olduğu ESOMAR diye bir birliğe üye olduk ilk günlerimizden itibaren. Ve Kıbrıs’ın kuzeyinden bu birliğin tek üyesiyiz. Bu birliğin kalite ve etik standartları ile çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kendi kendimizi harap ederek yıllardır, en ufak bir şekilde bile kaliteden ödün vermeden çalışmaya çalışıyoruz. Bu açıdan bugüne kadar birçok dönemde de siyasi anket veya seçim anketi yapmayacağımızı, sürekli olarak belirttik. Bu da ne anlama geliyordu? Hiçbir parti için, ben, anket yapmayacağın ve bunu yayınlamayacağım! Son dönemlerde artık anketler o noktaya geldi ki bir manipülasyon aracı oldular. Son dönemlerde bu anketler sayesinde, toplumun güçlü gördüğü partiye oy verir bir gelenek ortaya koymaya başladı. Anketler de bir nevi belirleyici olmaya başladılar son dönemlerde diyelim. Ve daha çok manipülasyon aracı olarak kullanılmaya başladılar bu sebepten dolayı. Biz de ne yaptık? Düzenli olarak, son beş senedir; her üç ayda bir yaptığım çalışmalarım var farklı konularda. İşte siyasi güven olsun, hükümet karne puanları olsun, sağlık dosyası, çevre dosyası vs… Tamam dedik, biz o zaman, partilerin gidişatını da her üç ayda bir ölçelim. İsteyen herkese açık olarak bunu yayınlayalım. Bu manipülasyon aracı anketleri de ortadan kaldıralım. Temmuz 2016’dan itibaren her üç ayda bir tüm partilerin gidişatını ölçmeye başladık. Ekim 2017 anketimizi de geçtiğimiz günlerde yayınlamıştık. Bugünlerde alanda olduğumuz daha geniş tatlı bir araştırmamız da var. Onun içinde de seçimle ilgili bir soru soruyoruz, en son soru olarak. Gene Lefkoşa Belediye sınırları içinde yapmış olduğumuz bir çalışma var. Bunu henüz yayınlamadık. Gene Lefkoşa halkının seçim için nabzını yokladığımız bir çalışma da var. Yani şu anda alanda 2-3 tane büyük diyebileceğimiz 800 veya 1000 kişilik anketlerimiz var. Bugün devam eden var. Bir hafta sonra başlayacak olan var vs… Telefon anketlerimizde farklı bir ekip kullanıyoruz. Alana çıktığımızda bölge bölge tek başına çalışan anketörlerimiz de var. Beş kişi birlikte aynı bölgeyi dolaşan gruplarımız da var. Anket sayısı, alanda aynı anda kaç kişi olacağını etkiliyor. 

Ç.D.: Mine Hanım siz bir araştırmacısınız. Toplumda pek çok alanda araştırmalar yapıyorsunuz. Biz sizinle siyasal partiler ile seçimlere yönelik konuşmak için bir araya geldik konjonktür gereği. Az önce sizi dinlerken, oluşan manipülasyonlar nedeniyle hoşnutsuzluklarınızın olduğunu hissettim. Yaptığınız araştırmalar içerisinde, halk yıllardır siyaset kurumuna ve siyasetçilere karşı olan bilinen güvensizliği nasıl yansıtıyor size? 

M.Y.: Eee… Onu anlayabilmek için aslında anketlere ek olarak, kendim, bölgeleri de dolaşmaya başladım ben son zamanlarda. Çünkü baktığımız zaman, bugün, toplumda en az güven duyulan şeyler sırasıyla siyasi partiler, hükümet, meclis gibi sıralanıyor. Hükümete ciddi tepkiler var ve bunu gözlemliyoruz. Fakat anketlerimizde, “Önümüzdeki pazar seçim olsa, hangi partiye oy verirsiniz?” dediğimiz zaman en öndeki partinin de UBP olduğunu saptıyoruz. Tabii ki halk bunu yayınladığımız zaman, ilk önce beni sorguluyor. Tutarsız anketler yayınlıyorsunuz diye eleştiriyorlar. Ben de dönüp halka kendisini sorgulattırıyorum. Bugün, Ekim 2017 anketimizde, halkın bir de kendi kendine oy vererek halk karnesini çıkarmasını istedik. Ve onlar da tutarsızlıklar ne aslında bu karnede belirttiler.

Ç.D.: Belgelediler yani!

M.Y.: Evet aynen. En başarısız olduğumuz şeylerden bir tanesi diyorlar mesela, siyasilerden hesap sormak. Ya da ne bileyim partizanlığa, partizanlık mağdur olmamıza rağmen gene de siyasilerden istiyoruz aslında diyorlar. Şimdi baktığımız zaman, “Bizim toplumumuz nasıl bir toplum?”, “Bu seçim nasıl bir seçim olacak?” diye sorguluyoruz. Çok tepkili bir toplum var. Ve toplum ne diyordu 4-5 seneye de baktığımız zaman? Genelde ne vardı? UBP’yi cezalandırmak için CTP’ye oy veren bir toplum vardı. CTP’yi cezalandırmak için dönüp UBP’ye oy veren bir toplum vardı. Öyle zikzaklı bir yol izledik. Şimdi HP çıktı ve ilk kurulduğu günlerde yaptığımız ankette, bir numaralı sıraya yerleşti. Daha sonra düşüşler yaşadı HP.  Şu anda son anketimizde üçüncü sırada… Ulusal Birlik Partisi, Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Halkın Partisi gibi bir sıralama var. 

Ç.D.: Bizim toplumumuz açısından değerlendirdiğinizde, çıkan sonuçlar ne kadar gerçek? Çünkü bazı şirketler, bulduk, bildik, tutturduk diyorlar.

M.Y.: Bizim toplum yapamaz. Rasyonel öngörülerde bulunabileceğiniz bir toplum yapısı değil. Yani bir korku cumhuriyeti içinde yaşıyoruz hala daha. Korku cumhuriyeti ne demek? Her üç kişiden biri, bugün bu toplumda partizanlığa ve partisel siyasi ayrımcılığına uğradığını belirtiyor. Onun için nereden geldiğinizi, hangi anket şirketi olduğumuzu, kimin için anket yapıyor olduğunuzun garantisini almadan cevap vermiyorlar. Bir anket şirketi ya da ankette, özellikle iktidar partisini daha yüksek gösterecek şekilde cevaplar da verebiliyorlar. Ya da oy kullanmam diye biliyorlar. Sonra anket cevaplama sona erdiği zaman ve size güvenmeye başladıktan sonra, çok başka sonuçlar yaratabilecek başka bilgiler de verebiliyor. Bir sorunumuz bu. Yani oturup istatistiki modeller çıkarmak yerine, biz artık fokus gruplar dediğimiz; böyle odak grubu tartışma grubu toplantıları düzenleyerek toplumu daha iyi analiz edebileceğimizi görüyoruz. Özellikle seçim konularında, anketlerde, tamamen yüzdelikleri tutturmanın mümkün olduğunu düşünmüyorum ben bu toplumda. Son dönemde yaptığım iletişimler; zaten bölgelerde gösteriyor ki bir tepki gösterilecek. Ama partilerin destekçilerinin tepkisi, her birinin farklı şekilde olacak. Örneğin bir ulusalcı diyelim: “Biz mührü asla kırmayız” diyor. “Ama nasıl temizleyeceğiz biz partimizi? Tercihlerle temizleyeceğiz. Ama yine mührümüzü vuracağız!” Veya bir CTP tabanı: O tepkisini gösterirse bile gidebileceği yollar farklıdır. Oy kullanmamayı belki seçebilir tepki olarak CTP tabanı. Başka partilere oy vermez. Örneğin Demokrat Parti tabanı: Demokrat Parti bölünecektir. Daha çok Halkın Partisi’ne ya da UBP’ye  gidecektir seçmeni diye düşünüyorum. Yani bu tarz öngörülerle ki halk da bunu söylüyor zaten, gidişatın ne yönde olabileceğini az çok kestirebilirsiniz. Ama yine dönüp bir şey söylüyor mesela halk: “Son güne kadar biz, HP’ye vereceğimizi söyleyeceğiz” diyorlar; “Ama ulusal gelip bize sorduğunda, son gün belki de, istediğimizi alacağız”. Şimdi diyorlar mesela, verdikleri sözler: “Yahu beni seçti, seçtikten sonra o istediğin tarlacığı gene hallederik.” Toplum bunu da kabul ediyor aslında. “Ben temizleyeceğim!” diyor. “Samimiyet, dürüstlük ararım ben” diyor “partilerden”. Ama belki de samimiyet ve dürüstlüğü biz yanlış anladık. Samimiyet ve dürüstlük aslında belki de başka bir şey anlatıyor onun için. “Hangi sözü verdi de tuttu?” diyor mesela. “Kızımı işe alacaktı, almadı!” Samimiyeti ve dürüstlüğü, birazcık da o kendi talepleri ve bireysel çıkarları üzerinden değerlendiriyor olabilir. O açıdan ben biraz hayal kırıklığı içerisindeyim toplum açısından. Çünkü çok değişken ve yenilikçi bir seçim olmasını umuyordum ben açıkçası. Fakat şu ana kadar yaptığımız çalışmalarda, geleneğin aynen devam ettiğini görüyoruz. Rakamlara baktığımızda, yine iki büyük köklü parti yerinde duruyor. Cumhuriyetçi Türk Partisi yine en azından kendi içerisinde yeniliği ve temizliği gerçekleştirmiş diyelim. Buna karşılık “Ben diğerlerinden farklıyım!” diyen bir HP olmuş. “Ben temiz politikalarla geliyorum!” demiş; ama mesela son dönem, adaylarına da baktığımız zaman, daha çok DP’den kopacak olanlara yönelik de adaylar koyduğunu gözlemliyoruz. Yeni kurulan bir YDP var örneğin, çok da ciddi bir alternatif oluşturamadığını gözlemliyoruz. Bir TDP alternatifi var. O gerçekten Lefkoşa’da çok güçlü durumda bir siyasal parti. Bölgelerde henüz daha o güce ulaşamamış. Oranları gidip gelen bir TDP’den bahsediyoruz. Ama yani, yeni seçim sisteminin maalesef anlaşılmadığını da gözlemliyoruz ne yazık ki. Yani dün mesela bir sohbetimiz oldu. “İskele’den hiçbir milletvekili seçilmeyecek meclise!” diyor bir iskeleli seçmen. “Tüm milletvekilleri Lefkoşa’dan olacak” diyor mesela. Yani bunu da iyi anlatabilmek lazım insanlara…

Ç.D.: İlçe kotalarını anlamamış görünüyorlar galiba?

M.Y.: Evet Lefkoşa çok kalabalık bir seçmenin olduğu bölge ya… Lefkoşa, İskele’yi yutacak ve İskeleli vekil adayı Lefkoşalı’yla yarıştığı zaman kaybedecek. Oysa kotaları bilmiyor. Bunların anlatılması ve iyice anlatılması gerekiyor ki tercihlerde ciddi sorunlara yol açabilir böyle bir bilinçsizlik.

Ç.D.: Bu da aslında siyasetle ve politikacılarla toplumun arasının ne kadar açık olduğunu gösteriyor galiba. Ben Seçim ve Halk Oylaması Yasası’nın yapıldığı komitede görev almış birkaç milletvekiliyle bu konuyu konuştuğum zaman “Çok kolay, çok rahat bir şekilde anlaşılabilir” gibi yanıtlar aldım. Hani herkes bunu anlayacak diyorlar. Ancak aylarca bunun üzerinde çalıştıkları için anladıklarını ve sokaktaki insanın bir geleneği olduğunu; hatta oy kullanma alışkanlığı olduğunu anlatamadım. Seçmenin önemli bir kısmı bunu zar zor kavrayacak belli ki. Bunu da yeterine anlamaktan biraz uzak duruyor siyasetçiler ve milletvekilleri.

M.Y.: Bir de bulgulara, önce de söylediğim gibi, partilerin bazıları kendi içlerini tercihlerle temizlemeyi umut ediyorlar. Bu nedenle de seçim sisteminin iyi anlatılması ve toplum tarafından da iyi anlaşılması daha önemli. Çünkü sandığa yansıyacak seçmenin tavrını daha da çok önemsememize neden oluyor. Bir de bambaşka bir seçim olacak diye bir mülakatım vardı birkaç hafta önce. Çok fazla karma oy çıkacağını düşünüyordum. Hala daha öyle olacak ama özellikle tek seçim bölgesi olması nedeniyle karmaya yönelseler bile mümkün değil diyor insanlar… Yani “Her yerde bir tanıdığımız, bir akrabamız vardır” diyorlar ve “her biri de başka başka partilerden adaydır.  “Bu nedenle, ne yapsanız mühür kırmanız lazım” da diyorlar. Yani tepkilerden dolayı da artık bireylere yönelmek istiyor toplum partilerden ziyade. Yani o bireysel temizlik…  Ve  partiler dışında, mühür kullanacak belki Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Ulusal Birlik Partisi gibi daha örgütlü partiler dışında, karmanın daha yoğun yaşanacağı bir dönemde olduğumuzu gözlemliyoruz. Bu noktada da tercihlerin yanma ihtimali yüksek olabilir. Yani onu çok iyi açıklanması gerekecek karma sistemin özellikle.

Ç.D.: Ben bir şeyi çok merak ediyorum: Dünyada kamuoyu ile ilgili araştırmalar ciddi ciddi yapılan ve güvenilen meselelerdir. Biz çok uzun bir geçmişe sahip değiliz bu tip araştırmalarda. Sistemli de değiliz. Siyasal partiler, gerçekten objektif olanlar, araştırmalara ne kadar değer veriyorlar? Siz araştırmacılar umduğunuz değeri bulabiliyor musunuz?

M.Y.: Ülkemizde henüz, ben 16 senedir bir danışmanlık şirketi sahibiyim. Danışmanlık, araştırma, anket, fokus grupları, hatta gölge müşteri dediğimiz dünyada çok bilinen fakat bize henüz daha çok ender girmiş araştırma yöntemleri A) Çok bilinmiyor, B) İşine geldiği kadar güveniyorlar. Bazen anketi açıklarsınız. Bir noktaya gelir. O soruda takılınca ve o sorunun sonucu istediği gibi çıkmayınca, bütün anketi çöpe atabilir. Bütün ankete güvenir, ama ilk başında, son soruda takıldığında, örneğin mesela, mutluluk alanları, hükümete güven vs… Yıllardır partileri de açıklıyoruz ve birçok dönemde kendi partisi üst sıralarda çıkan insanlar son anketimizde düşük çıktı diye, satılmış anketler yayınlanıyor diye tepki de koyabilirler bazen. Şimdi gülüp geçiyoruz tamam da belli başlı şeyler de var. Bugün 1 kg domates almak için insanlar belli bir bütçe ayırırlar. Domatese o parayı öderler. Ama örneğin çok büyük şirketler sizden pazar araştırması ister. Giderseniz tartışırsanız, onu ister, bunu ister… Bütçe olarak önüne fiyatı koyduğumuz zaman, öyle bir bütçemiz yok derler. Ve yani komik rakamlardan bahsediyoruz. Yani halen daha tam olarak yerleşmedi. Çünkü ülkemizde maalesef planlama eksiklerimiz vardır. Sebep-sonuç belirlemeden tamamen kafamızdaki imgelerle hareket etme alışkanlığımız vardır

Ç.D.: Nüfusumuz gibi mi yani? (Gülümseyerek bunun şaka yollu bir gönderme olduğunu anladığını belirtiyor Mine Yücel)

M.Y.: Yani politikalarımızın etkisinin ne olacağını bilmeden, bazen adımlar atarız. En basiti mesela: Asfalt, yol dökeriz. Sonra elektrik döşemeyi unuttuğumuzu fark edip tekrar kazar genelde yönetimlerimiz. Aynı şekilde nüfus politikamız, üniversiteler ya da diğer planlamalarımızda aynı şekilde… Mesela kumar cenneti oluruz. Ondan sosyal problemlerini yaşar dururuz. Uyuşturucu patlaması olur, nerden olduğunu anlamayız. Beş sene önce yayınladığımız sosyal risklerle ilgili raporlarda söylediklerimizin tümü patlamıştır esasında. O rapor beş sene önce herkesin önündeydi. Kimse bakmadı ve bugün hala aynı şeyleri konuşur oluruz. Ciddiye alınmak için zaten 16 senelik bir şirketiz. 16 senenin sonunda ciddiye alındığımız günlerde de maalesef bazı kötü örneklerden dolayı, söz konusu bazı anket şirketlerini de katarak konuşuyorum buradan; bir anda gene anketler manipülasyon aracı haline dönüştürülüyor. O noktada ben de ciddi tepki veriyorum, çünkü yapmaya çalıştığımız şeyi biri çıkıp da “Bu ülkede ben 2500 kişilik anket yaptım. Türkiye’den bir uçtum, iki gün hallettik alanda biz. 2500 anketin sonuçları bunlardır.” diyor olmasına ben soğuk terler dökerek gülümsüyorum. Çünkü bu toplumda biz 1000 kişilik anketlerden fazla anketler yapmıyoruz. Hem buna gerek yok, hem 2500 kişilik anketlerin bütçelerinin ne olabileceğini hayal edebiliyorum. Pratik anlamda bunun ne anlama gelebileceğini biliyorum. 2500 anketin fotokopisinin file maliyetini ve ne kadar zamanda çekebileceğinizi biliyorum. Tüm bunları çünkü biz yapıyoruz zaten. Şaka değil. Yapıyoruz bu anketleri yani. Aman hata olmasın, bin bir farklı kalite kontrol prosedürlerimiz var. Ve birileri çıkıp da bu seçimi ben tutturmuştum başka hiçbir şirket tutturamamıştı diyerek basın toplantıları için adaya uçup gidip gelmesi pop starlar gibi, biraz düşündürücü.

Devamı yarın…

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam