DOLAR 32,5155 -0.08%
EURO 34,9615 0.32%
GBP 40,8079 0.52%
ALTIN 2.433,570,44
BITCOIN 2077867-3,87%

Hükümetin yatırımları seçime yönelik

ABONE OL
19 Kasım 2017 09:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Halkın Partisi Genel Sekreteri Tolga Atakan, son dönem hükümetin arsa dağıtımının altında yatan gerçeğin, bir seçim yatırımı olduğunu çok net ortaya çıkardığını belirtti

Atakan, seçim startıyla birlikte hemen hemen her bakanlıktan bir “projenin” fışkırmaya başladığını belirtti

Atakan, yıllardır ekmeğini burada kazanan, vergisini veren, hayatını burada sürdüren, buranın şartlarında yaşayan kişilerin vatandaş yapılmadığına dikkat çekerek,  bunun çok ciddi bir adaletsizlik olduğunu kaydetti.

Atakan, “Halkın Partisi iktidara geldiğinde adaletsizliklerle mücadele edecektir” dedi.

Dr. Çiğdem Dürüst

Halkın Partisi Genel Sekreteri Tolga Atakan, Dr. Çiğdem Dürüst’ün 7 Ocak’ta yapılacak olan erken genel seçimleri ve hükümetin son dönemdeki icraatlarına yönelik sorularını yanıtladı.

Ç.D.: Halkın Partisi için ilk genel seçim tecrübesi olacak. Tempo yükseliyor. Ne dersiniz?

T.A.: Bizim için aslında tempo hiç düşmedi, daha doğrusu, diğer siyasi partiler gibi son dönem yükselmedi. Biz 6 Ocak 2016 tarihinde kurulduk. İlk bölge ziyaretimizi 7 Ocak tarihinde yaptık. Kuruluşumuzun ertesi günü yani… Ve o günden beridir, aslında hiç düşmeyen bir temponun içindeydik. Bu açıdan bizim için seçimler bir sıkıntı olmadı.

Ç.D. Bölge ziyaretlerinde çok şey duymuş, izlemişsinizdir. Özellikle son dönem hükümetin arsa dağıtımı süreci pek çok gözlem yapmanıza katkı sağlıyordur. Neler diyeceksiniz?

Yakın bir zamanda, geçtiğimiz yaz içerisinde, köylülerle muhtarın bizim önümüzde tartıştığına da şahit olduk. Bu kırsal kesim arsa dağıtmaları konusunda: “Falanı koydun da, falanı çıkardın! “Ben niye yokum” gibi çok kavgalar oldu bizim önümüzde. Çok acıdır ki aslında amaçtan da sapılıyor. Parti binalarında dağıtımın yapıldığını görüyoruz. Hak eden, hak etmeyen ayrılmadan amacından uzaklaşan bir davranış gibi görülüyor. Dar gelirli olup, o bölgedeki yaşamı zenginleştirecek şekilde kök salabilmesi için yapılan bir uygulamadır bu. Şöyle bir de durum çıkıyor ortaya: Kırsal kesimdekiler genç de şehirde yaşayanlar genç değil mi? Girne’de, Mağusa’da, Lefkoşa’da ya da Güzelyurt’ta yaşayanlar genç değil mi? Bir de şöyle bir durum çıkıyor aslında ortaya: 50-55 yaşında kişilere de bu arsalardan dağıtılıyor. O köyde yaşamayan, hatta bir hafta önce yurttaşlık işlemi sonuçlanmış kişilere de verildiği… Hatta yer de söyleyebilirim: Boğaz’da evi olan aileye, kırsal arsanın verildiği ve bunun gibi bir sürü usulsüzlüklerin yapıldığı konuşuluyor. Bunun seçim yatırımı olduğu çok bariz bir şekilde belli. Hükümetin yapabileceği artık bir tek bunlar kaldı. Daha da acı olan, bu dağıtılan arazilerin en ufak bir alt yapısının olmaması. Önemli bir konu… Ne yolu var, ne suyu var, ne elektriği var, ne kanalizasyonu var… Bununla ilgili aslında hiçbir altyapı yok. Ve Sayın Bakan da, bilmiyorum konuşmasını takip ettiniz mi, bunun alt yapısının olmadığını dağıtım seremonisinde bakan da dile getiriyor ve diyor ki: “Seçimlerden sonra yapacağız buraları”. Yani demek istiyor ki: “Size veriyoruz biz bu arazileri. Gene bize oy verirseniz, bizi seçerseniz ve biz iktidar olursak, size alt yapısında yapacağız.” Gittiğimiz bölgelerde konuşuyoruz ve orada arazi alan gençler oldukça şikâyetçi. Hatta Mesarya’da bir köyde, mezarlığın bir bölümünün dahi kırsal kesim arazisi gibi dağıtıldığıyla ilgili bir iddia vardı geçtiğimiz günlerde sosyal medyada. Araştırma imkânım olmadı. Ama hiç şaşırmadım. Konuştuğumuz gençler diyor ki bize: “Evet! Biz seviniyoruz, arazi veriyorlar bizlere ama hiçbir şey yok. Bir elektrik götüreceğiz trafo parası hatta direk parası ödemek zorundayız. İşte, sonra gelenler de katkı payı veriyorlar. Ve mesela bir arazi dağıtıldığında herkes sinip kalıyor” diyorlar bize… İlk kim yapacak? Çünkü ilk yapan trafo parasını da ödeyecek. Konuşulan rakamlar, bugün herhangi bir projede aslında peşinat verip de kira öder gibi taksit ödeyerek bir ev sahibi olabileceğiniz paralar. Zaten bu insanların da paraları olsa, sizin dağıtacağınız araziye ihtiyaçları olmazdı.

Ç.D.: Zaten siz de söylediniz az önce. Çok ihtiyacı olmayan insanlar da alıyor bu arazilerden.

T.A.: Yani bu bir yaraya merhem de olmuyor, bir çözüm de olmuyor. Ki bununla ilgili de biz yaklaşık altı ay kadar önce bir projemizi dile getirmiştik. Türkiye’deki TOKİ modeli gibi. Tabii bunun da sonradan bazı komplikasyonları ortaya çıkmıştır. Bunun iyi yönlerini alalım ve yapalım diye düşündük. Bir sosyal konut projesi yaratalım demiştik. Ne mutlu ki, ilgili bakanlıktan da geçtiğimiz gün bunun tekrardan zikredildiğini duyduk. Güzel bir de model olmuş oldu kendilerine. Bu seçimin, aslında, bir güzelliği, hemen hemen her bakanlıktan bir proje fışkırmaya başladı bir anda. Çalışma izinlerine bir düzen getiren mi istersiniz, sosyal konut projeleri mi isterseniz, park projeleri mi istersiniz…

Ç.D.: Tolga Bey, arsa dağıtımı ile ilgili söylediklerinizi düşünüyorum da, bundan iki ay sonra bir seçimle karşı karşıyayız. Ve bu seçim sürecinde eğer iktidara ortak olacak siyasi partilerden bir tanesi iseniz, bu adaletsiz ve sistemsiz bir şekilde dağıtıldığını söylediğiniz arsalarla ilgili nasıl bir girişiminiz olacak?

T.A.: Konut edindirmeye veya bu ev ihtiyacını gidermeye yönelik projemiz gayet nettir aslında. Ülkemizin altı ilçesinde, belirlenen ilkelerde, tabii ki yerleşim birimlerine yakınlık bazında, çeşitli sosyal konut projelerini hayata geçirmek durumundayız.

Ç.D.: Bu arsalarla ilgili konuyu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?

T.A.: Arsalarla ilgili, böyle bir dağıtım yapmayacağız biz. Böyle bir dağıtım işine girmeyeceğiz. Halkın Partisi iktidarında bir yaraya merhem olmuyor bu.

Ç.D.: Hali hazırda dağıtılanlarla ilgili düşünceniz nedir? Siz iktidara gelirseniz ne yapmayı planlıyorsunuz?

T.A.: Dağıtılanlarla ilgili de geriye dönük olarak, zaten sadece bu arsalar konusunda değil usulsüz olarak yapılan ne varsa bu usulsüzlükleri geri alacağımızı daha önce dile getirmiştik. Dolayısıyla biraz önce verdiğim örneklerdeki gibi, usulüne uygun olmayan, hakkı olmadan bu işlemleri yapanların da hepsi, Halkın Partisi döneminde gözden geçirilecek. Buna daha önceki demeçlerimizde de dile getirmiştik. Bu konuda verilen kredilerden tutun arazi, T izinleri, vatandaşlıklar ve ona benzer bütün konular da dâhildir.

Ç.D.: Bu çok sert bir duruş gibi duyuluyor esasında; eğer hayata geçirilebilirse, kamu vicdanı rahatlarken, bir grup yurttaş da çok rahatsız olacak!

T.A.: Aksine…

Ç.D.: Bence de öyle olması gerekiyor. Çok net. Ama tabi düşünün ki aldığını düşündüğü bir arsayı elinden alıyorsunuz. Haksız edindiği bir krediyi hemen geri ödemesi ya da bununla ilgili önlemlerin ivedi bir şekilde alınmasından bahsediyoruz. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir tartışmanızda şahit oldum: Yurttaşlıkların da iptal edilmesi… Eğer haksızsa ki bana göre birçoğu haksız. İptal edilmesi ile ilgili girişimlerden söz ediyorsunuz. Bu büyük cesaret gerektiriyor. Çünkü günün sonunda aslında ülkemizdeki siyasal yapı da, adaletsiz ve haksız dağıtımlarla beslenmiş ve böyle beslenmenin doğru olduğunu zanneden bir toplum kesimini barındırıyor. Bunları nasıl göğüsleyeceksiniz?

T.A.: Şimdi öncelikle konunun net anlaşılması için bazı noktalara açıklık getirelim. Geçen gösterdiğim bir örnek üzerinden bir medya kuruluşu, ki bunu kasıtlı olarak yaptığını düşünüyorum (üzülerek söylüyorum bunu) durumu çarpıtarak ve farklı boyutlara getirerek, sanki Halkın Partisi, verilen vatandaşlıklara karşıymış ve bunlarla ilgili işlem başlatacakmış veya sınırlayacakmış gibi bir söylemle çıktı.  Çok ilginç bir de duyum aldım: Bugün bir iş arkadaşımın ki annesi babası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşı. Kendisi de burada doğdu. Bugüne kadar yurttaş yapılmadı. Vatandaşlık işlemi için gittiği ilgili bakanlıkta, oradaki bir kadın memure, işlem yapılan kişilere, “Bakın yapılıyor işleminiz. Halkın Partisi iktidara gelirse vatandaşlığınızı iptal edecek ha!” dediğini kendi kulaklarıyla duyduğunu aktardı bana. Yani böylesine bir de korku imparatorluğu yaratılıyor. Çok açık ve net bir şekilde biz şunu söylüyoruz: Bu ülkede şu veya bu nedenlerden dolayı vatandaşlık olgusu, bir siyasi rant aracı olarak kullanıldı. Verme da vermeme da… Neye dayanarak söylüyorum bana? Geçmiş dönemlerdeki iktidarlara da baktığımızda hemen hemen her iktidar döneminde vatandaşlık tartışmaları ayyuka çıkmıştır. Ve ciddi bir de mağdur kitle yaratılmıştır. Aynı biraz önce iş arkadaşımdan verdiğim örnek çerçevesinde anlattığım gibi. Annesi KKTC vatandaşı. Babası KKTC vatandaşı. Kendisi burada doğdu. Büyüdü. 22 yaşında. Vatandaş değil. Neden? Soruyorsunuz bir açıklaması yok. Ama baktığınızda, bu ülkenin üzerinden uçakla bile geçmemiş bir kişinin cebinde, KKTC’nin kimlik kartına sahip kişiler de var. Bu çok ciddi bir adaletsizliktir. Başbakana bir nazar boncuğu takmak KKTC vatandaşı olmak için yeterli bir kriter olabiliyor. Bunlar çok ciddi adaletsizlikler. Biz bu konudaki mağduriyetlerin tamamen giderilmesini ve bu şekilde vatandaş olması gerekirken, olmayan kişilerin vatandaş olmasıyla ilgili hiçbir sorunumuz olmadığını defaatle dile getirdik. Burada da altını bir kez daha çizmek istiyorum. Bir vatandaşlık yasamız olması lazım. Bugün var mı bir yasamız? Var. Net ve sarih bir yasa mı? Hayır değil. Her okuyanın farklı anlamlar çıkarabileceği, işte şu kadar mührün varsa, ben vatandaş olurum diyen de var. Oysa mühür yalnızca vatandaşlığa başvurma hakkı verir. Vatandaş olma hakkınız yoktur illa ki. Bütün bunları, bir bakanlar kurulunun veya bazı siyasilerin iki dudağının arasında olmayacağına; net kriterlerin, ki ben yaşamımı bu coğrafyada sürdürmeyi seçmişsem, hangi kriterlerle buranın vatandaşı olabileceğini bilmek durumundayım daha yolun başında. Bunun net olarak anlaşılabileceği, böyle amalarla, belkilerle, keşkelere derine saklanmayacağım. Vatandaşlık yasamızın olması lazım. Ve bunun özellikle meclisin denetimine açık olması lazım. Ama muhalefet partilerine de bakıyoruz. Bir vatandaşlık furyası var ki görebildiğimiz de resmi gazeteye yansıdığı kadar buna yansımayanlar da var. Bunu da nerden biliyoruz? Kısa bir süre önce turist vizesi ile yurdumuza giren bir kişinin vatandaşlık aldığı konuşuldu. Konunun konuşulduğu dönemden üç ay önce vatandaşlık işleminin yapıldığını öğrendik. Ama biz neden üç ay sonra konuştuk? Üç ay sonra resmi gazeteye yansıdığı için. Bir de yansımayanlar var. Bir de bilmediklerimiz var. Farklı farklı saiklerle vatandaş yapılmış kişiler var. Bunların bir zaptı rapt altına alınmasıdır söylemeye çalıştığım şey.

Ç. D.: Nasıl zapturapt altına alınacak?

T.A.: Şu şekilde: Belli bir kritere umutla oturtulması, belli bir planlama yapılması, belli bir ihtiyacın ortaya çıkarılması… Bugün büyük küçük, zengin fakir hiç fark etmez, bütün ülkeler önlerine bakar, beş yıllık on yıllık bir kalkınma planı yapar. Bizim anayasal olarak da gerekliliğimizdir ve biz yıllardır yapmıyoruz bunu. Devlet planlama örgütümüzün ilgili müdürleri yoktur. Gerekli alt yapısı yoktur. Alt yapınızı planlarsınız. Büyüme hızınız da planlarsınız. Ama bunlardan hepsini yapabilmek için önce nüfusunuzu bilmeniz gerekir. Ki biz bilmiyoruz. Biraz kalabalığız demişti eski başbakanımız. Şimdi o kalabalık biraz daha arttı sanıyorum. Sağlık alt yapınızı, asayiş alt yapınızı, hatta kanalizasyon alt yapınızı planlarsınız ki Girne bunun en acı örneğidir. Bu sene biz Girne’de denize giremedik. Hatta nüfusu karşılayamayan bir alt yapı… Yüksek binaların yapıldığı fakat itfaiye merdiveninin beşinci kata kadar çıkabildiği bir alt yapıdan bahsediyoruz… Bütün bunları planladıktan sonra bir projeksiyon yaparsınız ve ülkemizdeki nüfus artışına paralel olarak yakalayacağınız ekonomik büyümeye paralel olarak işgücü mü istiyorsunuz, vatandaş mı istiyorsunuz, buna bağlı farklı bir yapılmak istiyorsunuz? Bununla ilgili bir kota mı istiyorsunuz? Ki ben bu kotayla ilgili bir örnek vermiştim aslında. O yaptığınız planlama çerçevesinde değil bazında dersiniz ki bu kadar çalışma izin neye kişiye izin vereceğiz, bu kadar vatandaş yapacağız şeklinde normal ülkelerin çalışma şekli budur. Bizde ise tam tersi!

Ç.D.: Peki yasal olmayan ya da kamu vicdanını rahatsız eden çalışma izinleri ve yurttaşlıklarla ilgili, hatta arsa dağıtımları ile ilgili ne planlıyorsunuz?(Tekrar tekrar aynı içerikteki soruyu, net cevabı alabilmek ve  okurların kafasında sizinle ilgili görüşün de netleşmesi  için soruyorum.)

T.A.: Hemen oraya da geleyim. Geride bıraktığımız dönem içerisinde, İçişleri Bakanlığı’na bilgi edinme yasası tahtında bir başvuruda bulunduk. Yani nedir sizin yaptığınız gibilerinden… Ve oradan gelen rakamlar ki belli bir periyodu kapsar bu rakamlar, 2500 civarında kişi KKTC’de daimi ikameti olmamasına rağmen vatandaş yapılmıştır. Bir kere net olarak, bunların kim olduğunu, hangi çerçevede vatandaş yapıldığını göreve geldiğimizde göreceğiz. Bunlar arasında suiistimal olanlar varsa vatandaşlıklarını iptal edeceğiz.961 kişinin istisnai şekilde vatandaş yapıldığını bize gelen bilgiler içerisinde gördük. Ki istisnai vatandaşlık çok farklı saiklerle verilmiş bir vatandaşlıktır. Yani milli güvenlik, örneğin veya sizi bir spor dalında altın madalya sahibi yapar… Hangi saiklerle bu 961 kişi istisnai şekilde vatandaş yapılmıştır? Bunlara bakmamız lazım. Mesela, işte, az önce dediğim gibi bir nazar boncuğu takıyorsunuz veya farklı bir iletişime geçiyorsunuz ve vatandaşlık hakkı kazanıyorsunuz. Ama yıllardır ekmeğini burada kazanan, vergisini veren, hayatını burada sürdüren, buranın şartlarını bizimle beraber yaşayan, buranın yapısına bizimle beraber teneffüs eden kişilere vatandaşlık vermiyorsunuz. Bu çok ciddi bir adaletsizlik… Bu yöndeki adaletsizliklerle Halkın Partisi iktidara geldiğinde, mücadele edecektir. Bir de kredilerle ilgili bir şey söylemiştim ona da dönmek istiyorum. Kredileri alanlardan çok verenlerdir aslında bizim derdimiz. Kamu kaynaklarını ki biz kıt kaynaklara sahip bir ülkeyiz. Biz Dubai’de değiliz, petrol zenginlikleri ya da başka zenginlikler barındıran bir yapımız yok. Kamunun bu noktadaki kıt kaynaklarını har vurup harman savurup, özellikle kendi yandaşları çerçevesinde, kendi partileri, zümrelerin ve maalesef kendi aileleri noktasında bu şekilde pervasızca dağıtanlarladır bizim derdimiz. Bu konuda da ciddi desteklerimiz vardır. Göreve geldiğimiz noktada da bu tespitlerimiz çerçevesinde geriye dönük hesap sormadan tutun da kamu kaynaklarını kullanılması gereken noktalar dışında kullananlarla ilgili ve işlemler başlatacağız.

Ç.D.: Farkınız nedir?

T.A.: Kararlılık gaile ile de eşdeğerdir aslında. Bizim bir mücadelemiz var aslında. O da o toplumun belli bir noktaya, daha doğrusu hak ettiği yönetim şekline gelmesidir. İyi yönetim noktasına gelmesidir. Biz bunun için çıktık yola. Yoksa hepimiz, bütün arkadaşlarım da ben de kendi hayatlarında mutlu, belli kariyeri olan, belli işi, bir aile düzeni olan insanlardır. Halkın içinde olan insanlardık. Baktık ki bugüne kadar bizi yönetenlerin, bu erki elinde tutanların, o kadar çok verdikleri vaatleri hayata geçirememişlikleri var ki biz elimizi taşın altına koyduk. Cesaretimiz de biraz bundan. Çünkü biz siyaseti meslek olarak görüyor, aman makamlara gelelim bakış açısıyla çıkmadık bu yola zaten. Hepimizin bir mesleği var.(Sözünü bölüyorum…)

Ç.D.: Aslında mevcut bakanların da bir meslekleri ve bir hayatları var…

T.A.: (İmalı bir şekilde gülümseyerek:)E, unuttum aslında çoğunu. Çoğu bakanlarımızın ve milletvekillerimizin, bırakın bizi kendileri bile unutmuştur aslında mesleklerini. Biz öyle olmayacağız. Onun için çıkmadık bu yola. Biz bir misyon üstlendik. Bu görevimizi tamamladıktan sonra da tekrar kendi hayatlarımıza döneceğiz. Onun için biz bir sonraki seçimi değil, bir sonraki nesli düşünerek çıktık yola diye ilk toplantımızda böyle bir cümle kurdu kullanmıştı Sayın Genel Başkan’ımız. O noktada da ilerlemeye devam ediyoruz.

Devamı Yarın..

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam