DOLAR 32,5921 0.33%
EURO 34,7972 0.15%
GBP 40,5070 -0.28%
ALTIN 2.511,681,11
BITCOIN 20942181,47%

“Kimi evine kimi ise yargıya gidecek”

ABONE OL
24 Temmuz 2017 05:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Halkın Partisi Genel Başkanı Özersay,  ülkede halktan kopuk, meşruiyetini önemli ölçüde yitirmiş, Bakanları ve vekilleri kendi arasında rant kavgasına tutuşmuş yamalı bohça bir azınlık hükümeti olduğunu belirtti.

 

Özersay, rant paylaşımı üzerine kurulmuş yamalı bohça bir hükümetin bu yılın sonuna doğru yapacağı bir bütçe ile önümüzdeki yılı halktan yetki alacak olanların yönetmesinin güçlükler içereceğini söyledi.

 

Özersay, erken seçimin gelecek yıla kalmaması gerektiğine vurgu yaparak, gelecek yılın bütçesini, gelecek yıl hükümet edecek olan siyasal hareketin belirlemesi gerektiğini kaydetti.

 

“Bu son uygulamalar şu anki Başbakan’ın geçmişte Sayın İrsen Küçük’ün yaşadığına benzer şekilde sandıkta kalmasına neden olabilir. Eski siyaset yürüten ve bugün Meclis’te bulunan siyasi partiler açısından durum hiç de iç açıcı değildir. Son dönemleridir, artık kimisini evlerine, kimisini de Savcılık veya başka devlet organları kanalıyla yargıya göndereceğiz”

 

 

Deniz ABİDİN

 

Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay ile iç ve dış siyasette yaşananları Yeni Bakış’a değerlendirdi. Özersay,  ülkede halktan kopuk, meşruiyetini önemli ölçüde yitirmiş, Bakanları ve vekilleri kendi arasında rant kavgasına tutuşmuş yamalı bohça bir azınlık hükümeti olduğunu belirterek,  “kimse bize gelecek yıl hükümette olmayacağını hepimizin adı gibi bildiği bu partilerin, gelecek yılın bütçesini yapacağını söylemesin” dedi. Özersay, rant paylaşımı üzerine kurulmuş böyle yamalı bohça bir hükümetin bu yılın sonuna doğru yapacağı bir bütçe ile önümüzdeki yılı halktan yetki alacak olanların yönetmesinin güçlükler içereceğini söyledi.

Özersay, erken seçimin gelecek yıla kalmaması gerektiğine vurgu yaparak, gelecek yılın bütçesini, gelecek yıl hükümet edecek olan siyasal hareketin belirlemesi gerektiğini kaydetti.

“Halkın Partisi olarak bu yılsonuna doğru yapılacak bir erken seçimin sonucunda görev üstlenmeyi ve gelecek yılın bütçesini ona göre yapmayı Halkın yararına, kamu yararına görüyoruz” diyen Özersay, “gelecek yılın bütçesini bu hükümet yapmamalı. Seçimin bu yıl Aralık ayında yapılması ülke yararı için elzemdir” diye konuştu.

 

“Eski siyaset güvensizlik, halkın partisi ise güven uyandırıyor”

Ülkede bugün siyaset kurumu denildiğinde akla Meclis’te bulunan siyasi partilerin geldiğini ifade eden Özersay, siyasetin, siyasi ve siyasi parti “eski siyaseti” anımsatıyor ve güvensizlik ve umutsuzluk hissi uyandırdığını kaydetti. Özersay, Halkın Partisi’nin  “yeni siyaset” olarak görülmekte olduğunu, asıl ayırt edici tarafıysa güven veriyor olması olduğunu belirterek,  partinin, insanları umutlandırdığını söyledi.

Özersay, Halkın Partisi’nin partizanlığı ülkeye bir nevi ihanet olarak gördüğünü belirterek,

başımıza gelen kötülüklerin büyük bir bölümünün bununla ilgili olduğunu söyledi.

Özersay, “Son dönemde yaşanan arazi dağıtımı ve her nevi peşkeş, eski destekçilerin bazılarını tavlama girişimi olsa da fayda etmiyor. Zaten giderek artan oranda ve pervasızca bu yola başvurma cüretini gösteriyor olmalarının nedeni Halkın Partisi’ne giderek artan güçlü bir Halk desteği olduğunu görüyor olmalarıdır” dedi.

 

“Çok sayıda UBP’li ve CTP’li köklü aile partileri ile bağlarını kesti”

Özellikle son dönemde yaşanan arazi dağıtımı ve diğer her nevi peşkeş sonucunda çok sayıda UBP’li ve CTP’linin köklü aile partileri ile bağlarını kestiğine dikkat çeken Özersay, bu insanların büyük bölümünün yıllarca içinde bulundukları siyasi partilerinin bulaştıkları yolsuzluk, hukuksuzluk ve haksızlıklara ciddi şekilde tepkili olduklarını kaydetti.

 

“Kimisini evine, kimisini yargıya göndereceğiz”

Özersay, şunları söyledi, “Açık söyleyeyim pek çoğu kendisi de bir şey alamadığından değil, samimiyetle ülkede bu yönetim şekli nedeniyle yapılan bu gayri hukuki ve usulsüz uygulamaların ortağı olmak istemediklerinden, yıllarca takım tutar gibi tuttukları siyasi partilerinden uzaklaşarak bizlerle temas kuruyorlar. Yani sorunuza cevap verecek olursam, bu son uygulamalar şu anki Başbakan’ın geçmişte Sayın İrsen Küçük’ün yaşadığına benzer şekilde sandıkta kalmasına neden olabilir. Eski siyaset yürüten ve bugün Meclis’te bulunan siyasi partiler açısından durum hiç de iç açıcı değildir. Son dönemleridir, artık kimisini evlerine, kimisini de Savcılık veya başka devlet organları kanalıyla yargıya göndereceğiz. Her şeyden önce hangi konum olursa olsun, görev üstlenecek, yetki icra edecek herkesin liyakata dayalı olarak görevlendirilmesi şarttır. Bunu yapmadığımız sürece politikalarımız doğru da olsa sonuç yanlış olur çünkü o politikaları icra edecek, hayata geçirecek ekip o işten anlayan bir ekip olmalıdır. Biz buna çok önem veriyoruz”

 

“Devletin ekonomideki rolü düzenleyici ve denetleyici olmalı”

Hukuka uygun hareket edilmesinin denetim yoluyla sağlanması gerektiğine vurgu yapan Özersay, kuşkusuz ülkede yatırımı artıracak, özellikle çevre ile barışık ve istihdamı ve ekonomik aktiviteyi artıracak adımların desteklenmesi, bu açıdan yatırımcının karşılaştığı en önemli engel olan bürokrasinin azaltılması için de adımların atılması gerektiğini belirtti.

Özersay, geliri artırmak, yeni istihdam imkanları yaratmak ve herkesin devlete girme gayesiyle uğraşmasını engellemek için özel sektörde pastanın büyütülmesini sağlamak gerektiğini ifade ederek, Halkın Partisi olarak devletin ekonomideki rolünün düzenleyici ve denetleyici olması gerektiğini belirtti.

 

“Proje Geliştirme Birimi kurulması yoluna gideceğiz”

Sosyal adaletin gerçekleştirilmesi için devlete vergi, eğitim, sağlık, sosyal politikalar ve çalışma yaşamının kurallarının uygulanmasında çok önemli başka görevler de düştüğünü düşündüklerini söyleyen Özersay, şöyle devam etti, “Özel sektörde pasta nasıl büyütülecek? Az önce de bahsettiğim üzere yatırımcının ve küçük esnafın bürokrasiden çektiği sıkıntıyı hafifletmek gerekir. Çalıştırılacak KKTC vatandaşı şahıslar için sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımları açısından devletin destek vermesi önemlidir. Öte yandan kaçak işçi çalıştırılmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Ülkenin gelişmesi, kalkınması için atmamız gereken adımlardan bir diğeri gerek alt yapı, yol, eğitimde okul ve hastanelerimizde temel ihtiyaçların giderilmesi bağlamında mutlaka Türkiye’nin sağladığı hibeleri kullanabilmeliyiz. Bunun için biz Halkın Partisi olarak merkezi bir Proje Geliştirme Birimi kurulması yoluna gideceğiz. Bu kanaldan gerek belediyelere gerekse Bakanlıkla bünyesindeki hizmetlere finansman sağlamanın önünü açacağız. Son 3-4 yıldır hiç alınamayan reform ödeneğini de kullanabilmek ve bunun için gerçekten reform niteliğinde adımları atmak gerekir. Biz Halkın Partisi  olarak özellikle kamu reformunu hayata geçirerek üçlü kararnamenin kapsamını daraltacağız ve müşavirlik statüsüne son vereceğiz. Performansa dayalı bir kamu yönetimine acilen ihtiyacımız vardır. Kamudaki adaletsizliklerin kökeninde yatan nedenlerden birisi de budur”

 

 

 

“Yüksek öğrenim ve turizmde planlı olmak gerekir”

Halkın Partisi Başkanı Özersay, “Ekonomimizde yukarıda da tarif ettiğim üzere pastanın büyütülmesi yoluna gitmek ve yatırımların artırılması için bir vizyon ortaya koymak gerekİr” diyerek , bu ekonomik gelişmeden ülkenin insanının ve devletin pay almasını sağlayabilmenin elzem olduğunu söyledi.

Yerli istihdam sağlayacak ve kayıt dışı ekonominin önüne geçecek net bir duruşun önemine dikkat çeken Özersay, sağlıklı bir ekonomik büyüme sağlayabilmek için özellikle yüksek öğrenim ve turizmde çok daha planlı bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

Bugün üniversitelerdeki öğrenci sayısıyla övünüldüğünü, ancak kalite konusundaki vurdumduymazlığın devam etmesi durumunda bu geminin varacağı limanın hiç de iyi olmayacağını ifade eden Özersay, turizm konusunda ülke ekonomisine, esnafa yansıyacak bir turizm aktivitesi yapılmasına önem verilmesi gerektiğini kaydetti.

 

“Üretim konusunda geri kaldık”

Özersay, “Üretim konusunda ciddi bir geri kalmışlık hali içerisindeyiz. Tarım ve sanayide her şeyin teşvik edildiği bir yapı kurdular. Bu sürdürülebilir değil ve aslında üretimi destekleyen bir yaklaşım da değil. Karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğumuz, üretmeye değer ürünlere odaklanmamız önemli. İstihdam sağlayabilecek, ülkeye döviz girişi olmasına katkı koyacak ürünlere yönelmek lazım. Yani devletin üretim bağlamında yaptığı katkıyı boşa harcanır teşvikler şeklinden çıkarıp gerçekten üretimi artırıcı bir hale sokmak lazım. Kuşkusuz tüm bunlara devlette tasarruf zorunluluğu ve israfın önüne geçecek tedbirlerin de eklenmesi gerekir” diye konuştu.

 

“Önlem alınamıyor olduğuna inanmıyorum”

Özersay, “Bir kere önlem alınamıyor olduğuna inanmıyorum, önlem alınmıyor demek lazım sanırım” diyerek, zaman zaman personel yetersizliğinden bahsedildiğini,  ancak var olan personel ile yapılabilecek asgari denetimin dahi yapılmadığını söyledi. “Bunu özellikle inşaatlarda görüyoruz” diyen Özersay, Çalışma Bakanı’nın “inşaatları denetleyemeyiz, denetlersek hepsi kapanır” gibi şeyler söylemesi tam anlamıyla yanlış yapmaya, hukuksuzluğa teşvik olduğunu söyledi.

 

“Asgari ücretin dahi altında çalıştırılan insanlar var”

Özersay, “Bu alanlarda çalışma yaşamının kurallarını her anlamda uygulamak zorundayız. İş sağlığı ve iş güvenliği kurallarının uygulanması konusunda sıfır tolerans yaklaşımı şarttır diye düşünüyorum. İnsanların can güvenliğinden bahsediyoruz. Ancak şunu da söylemeden edemeyeceğim, bu ülkede devletin belirlediği asgari ücretin dahi altında çalıştırılan insanlar var ve hükümettekiler bunun farkında olmalarına rağmen hiçbir şey yapmıyorlar. Dolayısıyla bu konularda yol alabilmek için önce bunu düzeltme gailesine sahip bir yönetim gerekir. Halkın Partisi’nde bu irade vardır” dedi.

 

“Federal ortaklık modelleri değil, işbirliğini esas alan modeller olmalı”

Özersay, Crans Montana sonrası Kıbrıs müzakerelerinde gelinen durumla birlikte konuşulmakta olan B planı ile ilgili ise, “Tek yanlı bir B planı yerine, iki tarafın oturup “bundan böyle ne yapacağız? Madem ki federal ortaklık kurmayı yarım asırdır başaramıyoruz o zaman ne yapacağız?” sorusunu kendi kendilerine sormalı ve bir ortak B planı üzerinde konuşmaya başlamaları lazım.  Federal ortaklık, yönetimi paylaşmayı gerektirir, oysa böyle bir isteğin olmadığı yarım asır sonunda artık daha bir nettir. Bize göre bundan sonra müzakere edilmesi gereken şey, yönetimi paylaşmayı gerektiren federal ortaklık modelleri değil, işbirliğini esas alan modeller olmalıdır. Tabi bunun için Rum tarafının da ikna edilmesi gerekir. Aynen bundan sonraki yolun federasyon olması gerektiğini düşünen Rum liderliğinin Kıbrıs Türk tarafını buna ikna etmek zorunluluğu gibi” diye konuştu.

 

“Farklı bir ‘ortak zemin’ arayışı şart”

Özersay, “Yeni ve farklı bir “ortak zemin” arayışı gündeme getirilmelidir” diyerek, “Bunun tek taraflı yapılmasını savunmuyoruz ama Rum tarafıyla zeminin ne olması gerektiğini artık konuşmak şart oldu. Bundan böyle müzakere edilmesi gereken şey budur. Bu arada yangınlara ortak müdahale, kayıpların bulunması konusunda işbirliği, ortak kültürel mirasın parçası olan eserlerin restorasyonu, çevre kirliliği yaratan kazalara karşı mücadelede işbirliği ve iki tarafta işlenen suçlar ve suçlular konusunda işbirliği üzerinde yapıcı şekilde durulmalıdır” ifadelerini kullandı.

 

“Normalleşme esas olmalı”

Rum tarafıyla ilişkilerde tarif edilen bu yaklaşım sergilenirken, KKTC’nin bugünkü yapısıyla sürdürülebilir olmadığını kabullenip, makyaj değil bazı başka cesur adımların atılması gerektiğini belirten Özersay, sözlerini şu şekilde tamamladı, “Kuzey Kıbrıs’ta etkin ve fiili kontrolün tam anlamıyla KKTC otoritelerinde olmasını sağlayacak adımlar atılmalıdır (AİHM’nin bu konuda bazı değerlendirmeleri dikkate alınmalıdır); Bu şartlarda uluslararası hukuka olabildiğince çok yaklaşılmalı, pek çok alanda uluslararası hukuka uyumlaştırma ilkesine göre yürünmelidir; Artık 1974’ün olağanüstü şartlarında olmadığımız dikkate alınmalı, olağanüstü şartlar temelinde düzenlenen fiili-hukuksal yapı revize edilmeli, normalleşme esas olmalıdır”

 

“Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara varamayız”

“Listele derseniz; Kapalı Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetimi altında açılması; Taşınmaz Mal Komisyonu’nun yeniden etkili şekilde çalıştırılması; Türkiye ile bir askeri işbirliği antlaşması ve bazı askeri bölgelerin kamu yararına olacak şekilde sivil kullanıma açılması; Anayasa’nın geçici 10. Maddesinin kaldırılması, polisin sivile bağlanması; Ülkeye giriş-çıkış koşullarının düzenlenip asayiş sıkıntısına karşı yeni bir adli yardımlaşma antlaşmasıyla tedbir alınması; Vatandaşlık yasasının ve sisteminin değiştirilmesi; Türkiye ile ilişkilerden sorumlu bir bakanlık yaratılması ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarının Türkiye ile ilişkilerinde sadece bu bakanlık kanalıyla hareket etmeleri; Sivil savunma, Merkez Bankası ve GKK komutanı gibi konumlara bundan böyle KKTC vatandaşları arasından ve KKTC’deki karar alma süreçleriyle görevlendirme yapılması; Kara paranın aklanmasına karşı mücadele, yolsuzluğa karşı mücadele, insan kaçakçılığı ve insan ticaretine karşı mücadele, terörizme karı mücadele gibi konularda hem iç mevzuatımızın uluslararası hukuka uyumlaştırılması hem de uluslararası örgütlerle işbirliği yapılması ve dahası…

Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara varamayız, artık sıra dışı bazı adımları bütünlüklü bir vizyonun parçası olarak bugünden hayata geçirilmeli. Tabi ki bugünkü yamalı bohça hükümetten bu yönde bir beklentimiz yoktur. İlk seçimin ardından göreve geldiğimizde bunları hayata geçireceğiz”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam