DOLAR 32,5594 0.21%
EURO 34,9464 -0.13%
GBP 40,7151 -0.23%
ALTIN 2.439,810,16
BITCOIN 2092995-0,27%

Ray değiştirilmemeli

ABONE OL
20 Temmuz 2017 06:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

CTP Genel Sekreteri Sorakın: Bu iş bitiyor anlayışı hakim olmaya başladı. Süreç çeşitli nedenlerle  koptu. Biz bunu ara verme olarak görüyoruz. B ve C planı gibi planlar Kıbrıs Türkünü daha da belirsizliğe itecektir. En gerçekçi çözüm federal bir çözümdür.

TDP Genel Başkanı Özyiğit ise, BM parametrelerinin değişmesini asla kabul etmeyeceklerini belirterek, çözümün  bu parametreler üzerinden  inşa edildiğini kaydetti.

BKP Genel Başkanı İzzet İzcan da, B planı, C planı gibi arayışların bir faydası olmayacağını ifade ederek,  görüşmelerin BM güvenlik konseyi kararları çerçevesinde yürütülmekte olduğunu ve bunun dışına çıkmanın ayrılıkçı politikaların gündeme gelmesi anlamına geleceğini kaydetti.

UBP Milletvekili Ersin Tatar ise , Kıbrıs sorunun başka bir boyut aldığını, Rum tarafının “sıfır garanti, sıfır asker” dediğini hatırlatarak, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının bunu kabul etmediğini söyledi. Tatar, gelinen aşamada  hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirtti.

Deniz ABİDİN

Başarısız Crans Montana görüşmelerinin ardından Kıbrıs sorununun  nasıl ve hangi parametreler çerçevesinde  çözümlenebileceği tartışmaları sürerken, Yeni Bakış, Kıbrıs Türk siyasetçilerin bundan sonrası için görüşlerine başvurdu.

TDP Genel Başkanı Özyiğit:

“Kıbrıs’ın Kuzeyi suç cenneti, bunları da sorgulamak gerekir”

TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Cumhurbaşkanı Akıncı yönetimindeki Kıbrıs Türk tarafının Crans Montana’da çok yapıcı bir müzakere sürdürdüğünü ifade ederek,  “olmadı diye dünyaya küsecek değiliz” dedi. Özyiğit, çözümün üzerine gidilmesi gerektiğinin altını çizerek, çözüm vizyonunun sürmesi gerektiğini söyledi. Özyiğit, BM parametrelerinin değişmesini asla kabul etmeyeceklerini belirterek, çözümün bunun üzerine inşa edildiğini kaydetti. Özyiğit, çözüm isteyen ve Annan Planına “evet” diyen taraf olan Kıbrıs Türkünün Uluslararası camia ile iç içe olması ve ilişkileri geliştirmesi gerektiğini söyledi. Özyiğit, Kıbrıs Türkünün önünde bir takım engeller olduğunu dile getirerek, bu engellerin nasıl aşılabileceği üzerine yoğunlaşmalı ve lobicilik çalışmalarının başlaması gerektiğini kaydetti.

Özyiğit, şunları söyledi, “Çözümü arayan ve kovalayan, kendi içimizde belirli reformların yapılacağı bir sürece girilmelidir. Bugün itibarıyla dışarıdan bu ülkeye bakıldığında Kıbrıs’ın Kuzeyi suç cennetine döndü. Burada sivil demokratik bir rejim değil, Türkiye’nin bir alt yönetimi olduğu kanısı var. Kendi kurumlarımızı kendimiz yönetemiyoruz. Kendi kararlarımızı kendimiz alamıyoruz. Kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye sahip değiliz. Bunları da sorgulamak gerekir”

BKP Genel Başkanı İzcan:

“B planı diye ortaya atılan öneriler maceracı politikalardır”

BKP Genel Başkanı İzzet İzcan ise, B planı, C planı gibi arayışların bir faydası olmayacağını ifade ederek, görüşmelerde tıkanıklık yaşandığını söyledi. İzcan,  görüşmelerin BM güvenlik konseyi kararları çerçevesinde yürütülmekte olduğunu belirtti. İzcan, bunun dışına çıkmanın ayrılıkçı politikaların gündeme gelmesi anlamına geleceğini kaydetti. İzcan, BM güvenlik konseyi kararlarının dışına çıkmanın BM kararlarını reddetmek anlamına geldiğini ifade ederek, BM görüşme sürecinin sonu anlamına geleceğini söyledi. İzcan, bundan Kıbrıs Türk toplumunun kazanacak hiçbir şeyinin olmadığını belirterek, şöyle devam etti, “Yanlış bir politikadır. Olması gereken en uygun zamanda kalındığı yerden BM Parametreleri temelinde görüşme sürecinin devamıdır. Bizim bu çerçevedeki görüşmelerden beklentimiz Birleşik Federal bir Kıbrıs’tır. Bugün B planı, C planı diye ortaya atılan önerilerin hiçbirinde bu yoktur. Bu ayrıcalıklı politikalardır. Maceracı politikalardır. O nedenle bu politikaları savunmamız doğru değildir. Biz bu sürecin devam etmesini istiyoruz. Bize göre bu süreç Güney’de yapılacak olan seçimden sonra devam edecektir. Neden görüşmeler son bulsun?  Son bulduğunda biz ne kazanacağız? Başka yol aranmasını isteyen kesimler ne istediklerini söylüyorlar. Tahsin Ertuğruloğlu ne istediğini söyledi. Türkiye’ye bağlanmak, KKTC’yi tanıtmak, Tayvan modeline ulaşmak. Bunların hangisi federal birleşik bir Kıbrıs’tan daha iyi bir seçenektir? Hiçbiri. Olma ihtimalleri bile yoktur. Bu ancak maceradır. Kıbrıs Türk toplumu dünyadan daha da dışlanır, izole olur”

CTP Genel Sekreteri Sorakın:

“B ve C planı gibi planlar Kıbrıs Türkünü belirsizliğe iter”

CTP Genel Sekreteri Erdoğan Sorakın da, 1968 yılından günümüze kadar Kıbrıs konulu birçok müzakerenin yapıldığını belirterek, müzakerelerin hiçbir dönem bitmediğini söyledi. Sorakın, 11 Şubat 2014 yılında bir belge hazırlanarak müzakerelerin yeniden devam ettiğini belirtti. Sorakın, son iki yıllık süreçte birçok mesafeler kaydedildiğine dikkat çekerek, ilk kez Kıbrıs konusunda konferans düzenlendiğini kaydetti. Sorakın, 6 Temmuz’da görüşmelerin noktalandığının görüldüğünü belirterek, şunları belirtti, “yeni bir yol haritası çizilebilir mi gibi düşünceler ortaya atıldı. Parti olarak baktığımızda içinde bulunduğumuz durumda meydana gelen gelişmelerde görülüyor ki yeni bir B planı mümkün olamaz. Yıllar itibarıyla yerleşmiş BM parametreleri var. BM güvenlik konseyinin konuyla alakalı almış olduğu kararlar var. Bu parametreler çerçevesinde yıllarca devam eden müzakereler oldu. Bu iş bitiyor anlayışı hakim olmaya başladı. Çeşitli nedenlerle bugün koptu. Biz bunu ara verme olarak görüyoruz. Yeni bir süreç bir an önce başlatılmalı, B ve C planı gibi planlar Kıbrıs Türkünü daha da belirsizliğe itecektir. En gerçekçi çözüm federal bir çözümdür”

UBP Milletvekili Tatar:

“Dik durmalıyız”

UBP Milletvekili Ersin Tatar ise , Kıbrıs sorunun başka bir boyut aldığını, Rum tarafının “sıfır garanti, sıfır asker” dediğini hatırlatarak, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının bunu kabul etmediğini söyledi. Tatar, bu kadar kapsamlı toplantıya rağmen hiçbir sonuç alınamadığını bildiğini ifade ederek, karşı taraftan makul ölçüde bir anlayışın görülemediğini kaydetti. Tatar, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirterek, mağdur taraf olan Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs sorununa 50 yılını verdiğini söyledi. Tatar, bugüne kadar bir anlaşmanın mümkün olmadığını, Gutteres’in “biz sadece aracıyız” dediğini anımsatarak, Rum tarafının ödüllendirilerek AB’ye alındığını kaydetti. Tatar, Kıbrıs Türk tarafına söz verilmesine rağmen ambargoların kalkmadığını ifade ederek, görüşmelere bu şekilde devam edilmesinin mümkün olmadığını belirtti. “Dik durmalıyız” diyen Tatar, “bu saatten sonra aynı şekilde aynı yolla müzakereye çağrıda bulunanlar yanlış yapıyor. Birçok akademisyen BM parametresinden çıkılmaması taraftarı olabilir, ancak ben Kıbrıs’ta Rumlarla eşitlik temelinde bir anlaşma olacağına inanmıyorum. Çünkü ben karşı tarafı da okuyorum. Biz federasyon diyoruz, ancak onlar federasyon demiyor. Onlar united cyprus diyorlar. Birleşik Kıbrıs denilen Uniter Kıbrıs Cumhuriyetine Türklerin de ilhak edilmesidir” dedi.

“Bizim gibi adamlar seçime de giremeyecek”

Ersin Tatar, Rum tarafının 1960’taki gibi Türkiye’nin garantör olmamasını istemediğini  hatta  dönüşümlü başkanlığı dahi başında  kabul edilmediğini belirterek, bunun martaval okuma olduğunu söyledi. Tatar, dönüşümlü başkanlığın en sonunda kabul gördüğünü, ancak sıfır asker, sıfır garanti, toprakta ise Yeni Boğaziçi ve Değirmenliğin verilmesi durumunda dönüşümlü başkanlığın konuşulabileceğinin ifade edildiğini kaydetti. Dönüşümlü Başkanlığın ortak bir liste ile seçime girileceğini ve çapraz oyla seçileceğini ifade ederek, “Rum tarafı 800 bin nüfus biz 250 bin nüfus. Ortak listeye girmemiz bekleniyor. Anastasiadis bu taraftan İzzet İzcan’ı mı seçer, Mehmet Birinci’yi mi seçer bilinmez, birlikte seçime girecekler. Bizim gibi adamlar seçime de giremeyecek. O tarafa gideceğiz ve kendimizi ortak mı bulacağız? Buradaki hakarete bakın siz, 1960’ta Dr. Küçük’ü biz seçerdik. Kıbrıs Türk halkının bu hakkı da elinden alınıyor. Dolayısıyla bizimle alay ediyorlar. Her 15 yılda bir ciğerimizi söküyorlar. Şimdi de AB içinde garantörlük olmaz, çağdışıdır diyorlar. Biz ise irtiba kaybediyoruz” diye konuştu.

“Bunun içinde boğulur gideriz”

Müzakerelerde Birincil hukukun konuşulmadığına da dikkat çeken Tatar, AB içinde insan haklarının en üst noktada olmasının istendiğini söyledi. Tatar, garanti ve ittifak anlaşmalarının AB’nin birincil hukuku olduğunu belirterek, 2004 yılında Kıbrıs Cumhuriyetinin AB’ye girerken bunun kabul edildiğini, ileride bir anlaşma olması durumunda birincil hukuk haline gelebileceğini belirtti. “Ancak iyi niyet yok” diyen Tatar, Türkiye’nin bunun içinden gitmesi durumunda “burada at koşturtacaklar” dedi. Tatar, “1960 yılında Rumlar 120 bin iken biz 60 bin idik. 20 yıl sonra biz 250 bin, Rumlar ise 1 milyon olduğunda, yani 1960’ta 200 bin Rum daha fazlayken, 50 yıl sonra 750 bin daha fazla demek olur. Bunun içinde boğulur gideriz. O nedenle Kıbrıs Türk halkı uyanmalıdır” dedi.

“Kötü niyetlidirler”

“Kendi bölgemizin kendi efendisi olalım” diyen Tatar, Kıbrıs Türk halkının geleceğini kurtarma adına ekonomik ve sosyal yapıyı bozdurma gibi bir niyetinin olmayacağını belirtti. Tatar, “Bunların derdi ekonomik sosyal yapıyı bozmaktır. Ayaklarımızı havada bırakarak, kendi kendimizi bulamama noktasına taşımaktır. Çünkü kötü niyetlidirler” diye konuştu.   

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam