DOLAR 32,5700 0.17%
EURO 34,7143 0.13%
GBP 40,2441 0.21%
ALTIN 2.409,51-0,94
BITCOIN 21693370,35%

Çatışmayı körüklüyorlar

ABONE OL
24 Şubat 2018 07:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Mamalı:  22 Ocak’ta esas önemli nokta, olayların yaratıcıları ve onların niyetleridir. Ülkenin dayatmalar karşısındaki dirayetsizliği, kurulan ganimet düzeni, işbirlikçi–menfaatçı hükümetler ve yanlış nüfus politikası sebebiyle bugün adanın kuzeyinde çatışma ortamı yaratılmaya çalışılmaktadır

“Soğuk savaş döneminde CIA-Özel Harp Dairesi ve Yunan Cuntası vasıtasıyla Ada’da yaratılan Emperyalist “Böl-Çatıştır-Yönet” sistemi bugün benzeri ama farklı bir modelle Kuzey Kıbrıs’ta devreye sokulmuştur. Belirli süreçlerin (Ciddi sayıda nüfus aktarımı, siyasallaşma, ekonomik destek, Kıbrıslıların göçü, vs..) tamamlanmasıyla şimdi burada Kıbrıslı-Türkiyeli atışması ve çatışması yaratılmak istenmektedir” 

“Belirli odakların talimatıyla ortaya çıkanların yaptıkları söylemler, verdikleri demeçler ve saldırganlıkları tamamen bizlerin huzurunu bozmaya, çatıştırmaya ve kaos çıkartmaya yöneliktir. Gazete manşetini bahane ederek arenaya çıkmaları, islam dinini siyaseten kullanmaları, hakaretleri, yargıya saldırıları ve tehditleri, sürekli ayrımcılık lafını ortaya atıp halklar arasında husumet yaratma çabaları planlı bir program gibi işlemektedir” 

“Sanki bu ülkede T.C Göçmenleri hep ezilmiş, hırpalanmış, sömürülmüş, ayrımcılığa uğramış ve hatta aşağılanmış ve diğer kesim de bir eli yağda bir eli balda yaşam sürermiş gibi spekülatif yayınlar ve demeçler vermektedirler. Gerçekleri saptırmaktan da çekinmemektedirler”

Eniz ORAKCIOĞLU

Avukat Barış Mamalı, 22 Ocak olayları diye nitelendirilen, Afrika gazetesine yönelik linç girişimi ve Meclis’in damına çıkıp bayrak açıp tekbir getirilmesi olaylarının, toplumda büyük gerginlik yaratan vukuatlar olduğuna dikkat çekerek, o gün ve sonrasında yaşanan gelişmelerin derinlemesine incelenmesi gerektiğini vurguladı.

“Polis yasal görevini yerine getirmedi”

Avukat Barış Mamalı, “Olayın en başına dönecek olursak bugüne kadar devam eden ve devam edeceği de aşikar olan gerginliklere bakıldığı zaman, ülkede gerçek anlamda bir “Siyasi özgürlük” ve “Bağımsızlık” noksanlığı olduğunu kabullenmemiz gerekir. Polis Örgütü’nün tüm iplerinin Askeri Militarizm elinde olması, sadece kâğıt üzerinde göstermelik olarak başbakanlığa bağlı görünmesini iyi anlamalı ve bunun demokratik olmadığı bilinmelidir. Polis yasal görev ve yükümlülüklerini yerine getirip o gün bu olayların yaşanmasının önüne geçmek zorundaydı ama bunu inatla yapmadı. Neden? Tabi ki bağlı olduğu en üst makamın etkisi yüzünden” diye konuştu.

“Polisin askere bağlı olması anti-demokratik bir durumdur”

Polis Örgütünün yıllardır askeri vesayet, emir ve denetim altında bulunduğuna dikkat çeken Barış Mamalı, “Sokakta gördüğünüz polis, bir başka yabancı ülkenin hükümeti tarafından atanan bir genaral tarafından yönetilmektedir. Yani Polis Örgütünün tüm yönetim, denetim, kontrol ve disiplini T.C Genel Kurmayının emrinde bulunan bir generale aittir. Hiçbir medeni, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye dayalı ülkede polisin bizdeki gibi bir yapılanması bulunmamaktadır. Askeri mantık düzen mantığıdır, farklılıkların kabul görmediği, astın üste tartışmasız itaat etmesi gereken tek bir kalıp içinde kişiliklerin geri plana itildiği, sıkı bir disiplin anlayışının hakim olduğu dolayısıyla içerisinde demokrasinin yaşayamayacağı bir statükosu var. İşte bu nedenle polisin askere bağlı olması anti-demokratik bir durumdur. Toplum olarak önce buna karşı durmak ve geri alım savaşı vermek gerekir. Bunun gibi bu topraklar üzerinde bulunan Merkez Bankası, GKK, Sivil Savunma Teşkilatı, İtfaiye de aynı merkezden atanan kişilerce yönetilmekte ve bunlar üzerinde bizlerin otoritesi bulunmamaktadır. Önce kendi kurumlarımızı talep etmeli ve onları istirdat yoluyla sahiplenmeliyiz. Aksi taktirde yakın zamanda burada yaşayan Kıbrıslıların başına daha büyük yaşamsal, sosyal, ekonomik ve siyasi belalar sarılacaktır. İşte yaşanan tüm bu kötü sonuçların temelinde bunlar yatmaktadır. Bize ait olmayan hayati kurumlardan medet ummak hayalciliktir. Bu kurumlar kimin elindeyse onların çıkarları, isteği ve arzusu doğrultusunda hareket edecektir. Bizim olmayanın önceliği de biz olmayacağız” dedi. 

“Kanunsuzların korunması söz konusu olamaz”

Hukukun üstünlüğüne dayalı bir ülkede kanunsuzların korunmasının söz konusu olamayacağının altını çizen Mamalı, “Ancak bu olaylarda neredeyse suçluların polis tarafından bir başlarının okşanmadığı kalmıştır. Bu görünüm altında bu tip kişilerin benzeri faaliyetlerde bulunması için kendilerine cesaret verilmiştir” şeklinde konuştu.

“İsteyince erken yargılanma olabiliyormuş”

Mamalı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Polis Örgütü derhal olaylara katılan kişileri tespit edip haklarında soruşturma açarak en kısa sürede onları yargıya taşıması gerekirken, tamamen pasif kalmayı tercih etmiştir. Ancak binlerce insanın halk yürüyüşüyle bunlara tepki vermesi, Cumhurbaşkanının, Polis Genel Müdürü’nü bu konuda huzura çağırması neticesinde PGM yapması gerekeni yapmaya başlamak zorunda kalmıştır. Bunun neticesinde bazı kişiler tutuklanıp yargılanmış ve cezalar almıştır. Ama bu süreçte olağandışı gelişmeler yaşanmıştır. Zanlılar savcılığın ve polisin serbest kalmaları yönündeki istemine rağmen, yargıcın kararıyla tutuklu yargılanmışlardır. Bunun üzerine sanıkların erken yargılanabilmeleri için 3 günlük sürede davalar getirilmiştir. Erken yargılama hususu evet olması gereken bir husustur, ama ben 18 yıllık meslek hayatımda tutuklularım için polis ve savcılığın böyle bir performans gösterdiğini hiç görmemiştim. Demek ki isteyince bu erken yargılama olabiliyormuş, bunu da bu vesileyle görmüş olduk.”

“Kutlamak gerekir”

Yargı huzuruna getirilen kişilerin yargılanıp cezalandırıldıklarını anımsatan Mamalı, “Cezalar az bulunmuş olabilir, ama bu süreçte yargı üzerinde yaratılan baskı, tehdit ve saldırılara karşın boyun eğmeyen bir mahkeme gördük. Yürütme ve Yasamanın tavla teslim olduğu bir dönemde, Yargımızı bu açıdan (Her türlü eleştiriye rağmen) kutlamak gerekir” şeklinde konuştu.

“Gerçekler saptırılmaktadır”

Mamalı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Esas önemli nokta ise 22 Ocak’ta olayların yaratıcıları ve onların niyetleridir. Ülkenin dayatmalar karşısındaki dirayetsizliği, kurulan ganimet düzeni, işbirlikçi–menfaatçı hükümetler ve yanlış nüfus politikası sebebiyle bugün adanın kuzeyinde çatışma ortamı yaratılmaya çalışılmaktadır. Soğuk savaş döneminde CIA-Özel Harp Dairesi ve Yunan Cuntası vasıtasıyla Adada yaratılan Emperyalist “Böl-Çatıştır-Yönet” sistemi bugün benzeri ama farklı bir modelle Kuzey Kıbrıs’ta devreye sokulmuştur. Belirli süreçlerin (Ciddi sayıda nüfus aktarımı, siyasallaşma, ekonomik destek, Kıbrıslıların göçü, vs..) tamamlanmasıyla şimdi burada Kıbrıslı-Türkiyeli atışması ve çatışması yaratılmak istenmektedir. Belirli odakların talimatıyla ortaya çıkanların yaptıkları söylemler, verdikleri demeçler ve saldırganlıkları tamamen bizlerin huzurunu bozmaya, çatıştırmaya ve kaos çıkartmaya yöneliktir. Gazete manşetini bahane ederek arenaya çıkmaları, islam dinini siyaseten kullanmaları, hakaretleri, yargıya saldırıları ve tehditleri, sürekli ayrımcılık lafını ortaya atıp halklar arasında husumet yaratma çabaları planlı bir program gibi işlemektedir. Sanki bu ülkede T.C Göçmenleri hep ezilmiş, hırpalanmış, sömürülmüş, ayrımcılığa uğramış ve hatta aşağılanmış ve diğer kesim de bir eli yağda bir eli balda yaşar sürermiş gibi spekülatif yayınlar ve demeçler vermektedirler. Gerçekleri saptırmaktan da çekinmemektedirler.”

“Barış ortamının bozulmasına izin vermemeliyiz”

1975 yılından itibaren ülkeye yerleştirilen insanların bugün devlet kurumlarında memur olduklarına dikkat çeken Avukat Barış Mamalı, “GKK’da subay, astsubay ve mukaveleli er-erbaşların büyük çoğunluğu onlardandır, Eğitim ve Sağlık sektörlerinde önemli sayıda kadrolanmışlardır, özel sektördeki sermaye sınıfının ciddi bir kısmını tutmaktadırlar, Polis Örgütü’ne özellikle son yıllarda ciddi alımlar yapıldı. Bunun yanında bu insanlar uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen, bu düzen tarafından topraklandırılmış ve hiçbir karşılık ödemeden koçan sahibi bile yapılmışlardır. Karma evlilik sayısı on binlerle ifade edilmektedir. Şimdi tüm bunlar sanki yokmuş gibi davranılması ve mağdur edebiyatı yapılarak “Siz Kıbrıslılar” ve “Biz Türkiyeliler” şeklinde ortaya çıkılması büyük tehlikelerin de habercisidir. Bu noktada aklımızı başımıza devşirmeli, barış ortamının bozulmasına izin verilmemeli ve bu tür tehlikeli ayrıştırmalar karşısında gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır” dedi.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam