Makamla
büyümeye çalışması insanın küçüklüğünün itirafıdır. (Ali Suad)
KKTC
öyle bir dönemden geçmektedir ki, bu durum yazmakla bitmez, anlatmakla yola
gelmez. Her gün yeni bir habere uyanıyoruz, her gün yeni bir yolsuzluğa tanık
oluyoruz, her gün yeni atamalarla hayretler içerisinde kalıyoruz. Yani artık
her gün bir öncekinden daha hareketli geçiyor. Sosyal medyada yer alan
haberleri, yeni olayları takip etmekte hız kesmiyoruz. Bunca yıl hemen hemen
hepimizin bildikleri artık birilerince haykırarak söylenmekte, yazılmakta ve
delillerle ortaya dökülmektedir. Elbette bunların bir çok sebebi var. Ancak
asıl sebeplerden bir tanesi de makam koltuklarının kimler tarafından
doldurulup, nasıl işlere imza atıldığıdır. İşte tam da bugünlerde James Bond
filmlerini aratmayacak olaylar gündemden düşmüyor. Bürokrasinin perde
gerisindeki gizli güçler, saman altından su yürütmeler birer birer çorap söküğü
gibi gelmekte. Devlet bünyesinde yıllardan beri süregelen tecrübe-deneyim,
yüksek lisans, bilgi-kültür gibi değerler artık hiç aranmıyor. Atamaların
birçoğu menfaat uğruna birilerini koltuk sahibi yapmaktır. Hal böyle olunca da
her yerde işler tıkanmakta, usulsüzlükler almış başını gitmekte, koltuk sahibi
olanlar da kendilerini nimetten sanıp dişinin kestiğine bilenmekte, pençelerini
göstermekte. Olmuyor beyler sizlerin bu tutumları. Saygı bu şekilde
kazanılmıyor. Bir kere bilmeniz gereken en öncelikli konu, bizde hiçbir
mevkinin ömrü çok uzun sürmüyor. Yani daha koltuklarınıza ısınmadan bir sonraki
hükümet oluşumlarında müşavir ordusuna takviye olacağınızın bilincine varmanız
gerektiğidir. Yıllardır birileri gelir, birileri gider. Ardınızda ne
bıraktıklarınız önemli. Bugün geldiğimiz noktada alenen belli oluyor ki,
gidenler hep ardında bırakılanları halı altına süpürüp gitti. Ya da
temizlediklerini sandılar ama izler onları ele verdi. Toz, duman, kötü kokular
yıllar sonra etrafa saçılmaya başladı. İşin özünde artık canı yananlar,
itilenler, kakılanlar ve ezilenler artık susmayı değil, konuşmayı, basına bir
dizi gerçekleri sızdırmayı görev edindi. Yılların suskunluk birikimi bir
şekilde açığa çıkıyor. Yani bırakın artık tuttuğunuz makamlarda büyük insan
olmaya çalışmayı, bırakın artık üstünüze vazife olmayan işlerle uğraşmayı,
bırakın artık “eserim-keserim” afra tafralarını, doğru yolda yürüyüp işinize
bakın. Bu ülkede güzel bir icraatla anılın ve ardınızda temiz bir mazi bırakın.
Büyüklük kompleksleri aciz insanların ruh halidir. İkbaldan size bir makam
çıkmışsa keyfini değil, gereğini yapınız. Efendim şimdi bunu okuyanlar
yıllardır ayni söylemler yazılıp çizilmekte diyecek. Biz yine yazalım ve defalarca
da yineliyelim, birilerinin kulağına belki küpe olur. Zira göreve gelene kadar
sıradan bir insan iken, koltuğa oturunca değişim, başkalaşım yaşayanlar
çoğunlukta. Hani derler ya “her saltanatın bir sonu vardır”, son zamanlarda bu
kadar kargaşanın içinde her taşın altından bir “makam” çıkıyor. Aman dikkat
diyelim. Siz doğru yolda yürüyün de, varsın yükünüz ağır olsun. Ha
yürüyemezseniz de bilin ki, üç günlük dünyada bugün müdür, müsteşar, bakan iken
yarın hükümsüzsünüz. Bu devlette ve dahi hükümetlerde hiçbir şey sır kalmıyor.
Zira “Sır” iki kişi arasında kalandır. Devlet de ve hükümet de iki kişiden
oluşmuyor. Saygılar.