Dostoyevski ‘ nin Dünyaca ünlü baş yapıtı “Suç
ve Ceza “ ya gönderme yapan bir başlık kullanmak istedim. Ciddi değişimi fark
etmişsinizdir. Ceza kavramının yerini kapitalizm aldı. Cezalandırıcının neo
liberalizm olması tabiki tesadüf değil.
Suçun varlığı kapitalizme içkindir. İlginç
şekilde suçun hem yaratıcısı hemde cezayı kesendir.
Partinin hükümete , hükümetin de şirkete
evrilişi birtakım dönüşümleri de gün ışığına çıkarmakta , gri alanlar
netleşmekte. Yer altı yer üstüne çıkarken kirli para aklanmakta , yaşam hisse
senetleri üzerinden tahvil edilmekte. Böyle olunca da şirket mafyöz bir yapıya
bürünmekte.
Bugün ABD için nasıl Dünyanın geri kalan
halkları “Kızılderili “ ise mafyatik şirket içinde toplum ve doğanın tamamı
suçludur ve cezası kesilmelidir !
Kapitalizmde ekonominin siyaseti belirliyor
olması , ekonomik güç ilişkilerinin hakim yöneten olmasını beraberinde
getiriyor. Parti —> hükümet —> şirket siyasi döngüyü ifade ederken ,
şirket —> hükümet —> parti ekonomik döngüyü tanımlamakta. Bu aynı zamanda
sosyal yaşamın ekonominin ilke ve işleyişlerine indirgenmesi demektir. Bu
işleyiş sonucu sermaye için serbest olan suçlu içinde serbest olmakta. Bunlar
için cezayı gerektiren tüm engeller kaldırılmakta , yetmezmiş gibi karşı tarafa
( toplum ve doğaya ) ihale edilmektedir.
Günümüz koşullarında “birleştirilmiş suç “
anlayışı ile karşı karşıyayız. Emeğin hakkını araması , ağacın kesilmesine
karşı durulması her ne olursa olsun birleştirilmiş suç kapsamına girmektedir.
Mafyalaşan şirketin işleyiş mekanizmasını
kapitalizmin işleyiş yapısından bağımsız düşünemeyiz. Finansallaşma ile bir
yandan hayali sermaye yaratılırken diğer yandan mafyatik suç örgütleri gerçeği
su yüzüne çıkarılıyor. Böylece finansallaşmanın gerçek yüzü mafya olarak
kendisini gösteriyor.
Finansallaşma ile birlikte yeniden değer
yaratamayan ekonomi , paranın üretim sürecindeki etkinliğinden değil sosyal
gücünden yararlanıp toplum ve doğa üzerinde tahakküm kuruyor. Kapitalizmin
sınırlarına dayanması sermaye içindeki finans kapitalin miktarını ve değerini
arttırırken mafyatik yapılanmanın gücü ve önemini de fazlalaştırıyor.
Ekonomik alanın ele geçirip içini boşalttığı
siyasi yapılar suç örgütlerinin yuvası haline geliyor. Kuralsız işleyen ve
kendi çıkarlarına kural diyen hakim piyasa güçleri arasındaki sürtüşmeler kriz
döneminin basıncı ile yerini kanlı hesaplaşmalara bırakıyor.
Azalan kâr oranlarının küçülttüğü pastadan pay
kapma savaşı şiddetlendikçe kirli çamaşırların herkesin gözü önünde yıkanmaya
başladığını görüyoruz. En tehlikeliside bu sürecin sıradanlaştırılması , bir
magazin biçimine büründürülmesi , pasif tepkilerle üstünün örtülmesi olacaktır.
Oligarşik yapıda işlemesi zaten imkansız olan
demokratik yapı ve kurumlar yerini plütokrasiye bırakmış durumda. Finans
kapitalin hakim olduğu siyaset düzlemi oy sandığına indirgemiş yapıda. Yakında
merkez kapitalist ülkeler başta olmak üzere Dünyanın neredeyse tamamına yakın
nüfusunda mafyadan memnun musunuz diye soran bir referandum yapılırsa
şaşırmayın.
Suçun örgütlü yapısı toplum ve doğayı bir
salya gibi sarmış durumda. Hareket alanlarının daraltıldığı günlerden
geçiyoruz. Marmara denizini yok etmeye çalışan müsilaj ile toplumsal çürümeyi
yaratmaya çalışan mafyatik yapılanma birbirinden bağımsız değildir.
Dostoyevski ‘nin ölümsüz eseri ile başlamıştk
onunla bitirelim. “ Herşeye rağmen Raskolnikov insan olarak kalmayı başardı. “