Mustafa Siyami Karaman
Bu soruyu sormak bile eminim birçok
ekonomistin bize alayvari bir gülücük atmasını da sağlayacaktır..... zira
kamuya bağlı TÜİK verileri her ne kadar %22 ye yakın bir enflasyon oranını
beyan etse de bağımsız değerlendirme kuruluşları bunun doğru olmadığında ısrar edip %58’lere
dayanan bir enflasyon oranından bahsetmektedirler....
Bu ne demek?.... Bu şu demek... enflasyon oranı
%50’yi geçtiği anda merkez bankasının para basma makinelerinin çalışmaya başlaması
ve piyasaya ekonomik gücünün altında değeri
düşük para pompalanmasıdır..
Yani halk deyimiyle karşılıksız para basıp
piyasaya sürmek... Daha öncede AKP hükümetleri öncesinde 1980 ve 90’lar da olduğu
gibi... piyasaya sürülen karşılıksız para miktarı yükselir ancak fiyatlar yükseldiği
için emtia ya talep azalır arz ve talep arasındaki uçurum genişler.
Cebinize giren para miktarı artsa da talep edeceğiniz
mal miktarı azalır.. bu da üretim ve
pazarlamada büyük sıkıntı yaşanmasına
sebep olur.. şöyle ki ihracatta patlama yaşıyoruz derken ülke içi ticarette büyük
bir yıkıma sebep olur.. değeri düşürülmüş para ile üretim yapmak ne imalatçıyı nede alıcıyı tatmin etmeyecek bir boyuta ulaştığı için ülke
ekonomisi resesyona girer, durgunluk yaşar...
İşte hiper enflasyonun bir kanser hücresi gibi
ekonomiyi yiyip bitirmesi budur... bunun sonucu sosyal patlama toplumsal
direncin düşürülmesi demektir.... Peki, şu anda bu hiper enflasyonu hissediyor muyuz
KKTC de... hemze nasıl..?? İliklerimize kadar... Örneğin marketlerde müşterilerin
tepkileri de buna bir örnektir... peki çözüm nedir....?
Çözüm aklı başında bu işin eğitimini almış bu ülkenin
yetiştirdiği birbirinden değerli ekonomistlerden kurulacak bir danışma konseyi
oluşturmak ve bilmedikleri bu ince ve zor branşın üzerinde bilinçsiz cahil
siyasilerin ellerinin çekilmesini. Ekonomi ile ilgili kararları hükümetin tıp
ki pandemi de olduğu gibi değerli ekonomist hocalarımızla birlikte istişare
ederek alınmasıdır...
başbakan sn. Faiz Sucuoğlu ve ekibinin süreyle bu ekonomi yüksek danışma
kurulunu tesis etmesi gerekmektedir.... Zira
toplumsal değerlerimizin pandemiden bile. Daha da çok tehdit edici düşmanı
HİPER ENFLASYON hemen kapımızın eşiğinde
ve kapımızdan içeri adım attığını da unutmamalıyız.. sorun Türkiye’den
kaynaklansa bile bizim de yapabileceğimiz
bir şeyler olmalı...........
***
2. MERKEZ BANKASI MÜDAHALESİ...
T.C.M.B 2.KEZ
döviz kurlarına müdahale ediyor....maalesef zayıf stokları eritmekten
başka bir işe yaramayan bir müdahale...
piyasaya pompalanan sınırlı döviz de anında buhar olup gidiyor.. 10 dk.
sonra ortada bir şey kalmıyor..
ihracatın rekabet edilebilirlik alanını genişletmek için yüksek kurdan medet uman iktidar aslında bu
müdahaleler ile kendi ayağına kurşun sıkıyor ..
Zira gerek dış yatırımcı gerekse dış alım
yapan yabancı ithalatçılar Türk ticaret sistemine güven yitirmektedirler...
eğer çın ihracat sistemini seçip belli
bir süre bunu uygulama kararı almışsanız.. kurlara her ikide birde müdahale
etmeyeceksiniz.... örneğin Almanya’dan bir tacir sizden mevcut kur üzerinden 2,ton fındık
alacak.. ama yapılan hesaplamada belirlenen ödenecek paraya siz bir anda
müdahale edip adama anlaşılan bedele ancak bir buçuk ton fındık vermeye
kalkarsanız o adam sizle ticarete risk
var diye yanaşmayacaktır....
Aynı şekilde Türkiye’de veya kırışta yatırım
yapacak adam da bunu risk görüp önünü
göremeyeceği için vaz geçecektir..... maksat döviz stoklarını arttırmaksa merkez bankasının ve iktidarın sürekli tavuk ayağı gibi ortada karıştırması ne derece doğrudur...?
Paraya değerini verecek yegane güç ithalat ve
ihracat arasındaki dengedir... gerisi boş laftır..... kurlar serbest piyasada
rahat bırakılmalıdır.... iktidar ve onun telkiniyle bu müdahaleleri yapan
T.C.M.B’si böyle devam ederse kötünün kötüsüne de hazırlıklı olmalıyız
bence.......