Seçime katılan diğer bir parti olan CTP bu
süreçte ana muhalefet partisi olarak oy almak uğraşısı içinde. CTP’nin çok zor
koşullarda büyük özveri ve mücadele ederek kurulduğunu birçok CTP’li
hatırlamaz. Merak edenler okumuş veya sorarak öğrenmiştirler.
Özellikle 1974 öncesi dönemde CTP’liler
kendilerini tanıtmak için köy
kahvelerine gittiklerinde yukarıdan verilen bir emir gereği ışıklar
söndürülürdü. İnsanlar da korkudan kahveden uzaklaşıp birlikte görünmek bile
istemezlerdi.
Sosyalizmi ve sol düşünceyi yaymak için
Türkiye’de okuyan sol görüşlü öğrencilerin CTP’nin kuruluşunda büyük payı
vardır. Tabii ki burada olup da bu düşüncelere gönül vererek partinin büyüyüp
gelişmesine katkıda bulunan işçileri, emekçileri, köylüleri de unutmamak
gerekir. Hepsinin de CTP üzerinde büyük emekleri vardır.
Parti tüzüğü içindeki parti tanımına göre CTP
kendini sosyalist bir parti olarak tanımlamaktadır.
Özellikle AKP’nin Türkiye’de iktidara
gelmesiyle birlikte CTP’de bir eksen kayması yaşanmıştır. Önceleri Erdoğan ve
AKP’nin sahte politikalarına inanmış ve Kıbrıs sorununu çözeceğini ümit
etmişti. Hem CTP hem de ona inananlar büyük hayal kırıklığı yaşadı. Yaşattı.
Türkiye’de tek adam rejiminin başlamasıyla otoriterleşen
rejimle kavga etmemeyi ve iyi geçinmeyi kafasına koyan bugünkü CTP yönetimi ne
yazık ki sosyalist değerleri yok sayarak sağa kaymaya başladı.
CTP’nin
başına Tufan Erhürman’ın gelmesiyle bu konudaki endişeler artık yerini gerçeğe
bıraktı. Edoğan ve AKP yönetimi ile ters düşmemek adına birçok konuda sessiz
kalmayı kendilerine hareket tarzı olarak belirlediler. Bu anlamda tabanın
tepkilerini yumuşatmak için manevralar yapmaya çalıştılar.
Sol’dan sağa kaymasının en büyük örneklerinden
biri de parti içinde hâlâ daha sol değerlere sahip çıkmaya çalışan üyelerin
seçilmelerini engelleyecek manevralara başlamasıdır. Diğer yandan da kendilerini emeğin, emekçinin
partisi olarak niteleyen Erhürman yönetimi ön seçimlerde sendikacı adayın
önünün kesilmesini ve kontejanda sağda olan fe federasyon yanlısı olmadığı
açıkça belli olan adayların yerleştirilmesi de göstergelerden biridir.
Erhürman’ın” üretime dayalı planlı ekonomi,
iktidara geldiğimizde Euro’ya geçeceğiz”
söylemleri de hep boş sözlerden öteye gidemeyecektir. Bunlar da CTP
başkanının palavralarıdır.
Kıbrıslı Türkleri Erdoğan’ın politikalarına
mahkûm bırakmakta hiç çekinmeyen Erhürman ve yakın çalışma arkadaşlarının
vaatleri boş laftan öteye gitmeyecektir.
Kendi nüfusunu bilmeyen, her geçen gün adaya
nüfus yığılmasına seyirci kalan yönetimdeki CTP’nin sağ kanadı 20 Temmuz için
Ada’ya gelen Erdoğan’a karşı meclis boykotu kararını MYK’da almamış ve tabanın
baskılarıyla parti meclisinde alınmıştır.
Bu boykotu da yumuşatmak için gerekçesini
kendileri ile görüşme randevusu talep etmemeye bağlamıştır. Oysa Cumhurbaşkanlığı seçiminde irademize
müdahale eden Erdoğan’a karşı yapılan bu tepki tüm sol ve yurtseverler
tarafından takdir dilmişti.
İki toplumlu bir toplantıda o zaman KTOEÖS
Başkanı olan Selma Eylem Türkiye ve Buradaki hükümeti eleştirimsine bile
tahammül edememiş ve konuşmasında Selma Eylem’in konuşmasını reddettiğini
söylemişti.
Bugün özelleştirilmesi gündemde olan
KIB-TEK’in karşısına Türkiye’den kablo ile elektrik getirilmesini Erdoğan’a
öneren ve bununla da övünen Erhürman devletin değil kamu- devlet ortaklığı
adıyla özelleştirmeye her zaman sıcak bakmıştır. Bu düşüncesi limanların
özelleştirilmesi için de geçerlidir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yapılan müdahale
konusunda araştırma yapanlarla yaptığı söyleşi raporda yazılınca “rapor dilini
ve üslubunu beğenmedi ” diye yazdıklarının altına imza atmaktan kaçınmıştır. Bu
tür araştırmalarda söylenenin yazılarak imzalanması ifadenin inandırıcılığı
açısından kuvvetli bir delildir.
CTP içinde sol değerlere yürekten inanan
dostlarımız da vardır. Erhürman’ın CTP’yi götürmek istediği sağ çizgiye,
sermayeyle dostluk kurma girişimlerine
direnmekte olan bu
yoldaşlarımızın mücadelelerini selamlarız.
Her şeye rağmen CTP’nin halka umut vadeden sol
değerlere tekrar kavuşmasını ve bugünkü palavralara pek kulak vermemelerini
dileriz.
Önceki seçimlerde de çok vaatlerini gördük.
Yapamayınca “tek başımıza iktidar değildik” mazereti uydurdular. Şimdi de bol
keseden atmaya başladılar. Federal çözümün bile tehlikeye gireceğini söyleyerek
oy istiyorlar.
İster inanın ister inanmayın. Bunların işi de
palavra.