Hem kavramların ortaya çıkışı ve kullanım
yoğunluklarının artması hem de güçlerini yitiriyor olmaları arasında toplumsal
mücadeleler tarafından belirlenen güçlü ilişkilerin olduğuna inanmaktayım. Eleştiri
kavramı da bu bağlam da toplumsal mücadelelerin belirlenimi altında
ilerlemekte.
Bu da ona bağlı olan herkes için aynı anlamı
taşımadığını taşıyamayacağını göstermekte.
Eleştiri , asimetrik iktidar ilişkilerinin
gizlenmesine veya meşrulaştırılmasına yol açabiliyor. Yol açtığı pek çok soruyu
da peşinden sürükleyebiliyor: Eleştirinin kantar topuzunu kim neye göre ve
nasıl belirliyor? Eleştirinin eleştirisi onu ileriye mi yoksa geriye mi
götürüyor…?
Eleştirinin hedefi kesin doğrular yada kesin
yanlışlar üzerine kurulmamalı diye düşünüyorum. Çünkü kesin doğrulardan daha
doğru, kesin yanlışlardan daha yanlış şeylerde vardır.
Sadece retorik üretme üzerine kurulmuş
eleştirilerinde devam sorunu taşıdığını söyleyebiliriz. Devam edebilmek için de
eleştirinin kendinde saklı olanı çevresine gösterebilmesi ve saklanan tarihsel
oluşları da su yüzüne çıkarması gerekmektedir.
Eleştiri özgürleştirici, insani potansiyeli
harekete geçirici yeni ilişkiler yaratabilmelidir. Bu yönü ile farklı
ihtiyaçların oluşumunu da gündeme getirmelidir. Eğer bunları yapamıyorsa yada
yapmak istemiyorsa o zaman kurumsallaşma girdabına kapılması kaçınılmaz
olacaktır. Kurumsallaşma beraberinde profesyonelleşmenin oluşması ve bunun
getirdiği egemenlik tarzı olan yeni siyasi iktidarların doğmasına yol
açacaktır. Kurumsallaşmanın asayiş sorunları yarattığını da eklemek gerek.
Bir kere, kurumsallaşma ve uzmanlaşma
birlikteliği olup bitenlerin ve tarihsel fırsatların anlaşılamaması,
değerlendirilememesi ve bunların önünün kapatılmasına yol açacaktır. Böyle
olunca da tartışmak, yeni ve farklı şeyler söylemek, çıkış yolları aramak…
Engellere takılacak, mevcut olan mevcut kalmalıdır denerek perde
indirilecektir!
Eleştirinin yok edilmesi yani bir şeye muhalif
olanların yada yanında yer alanların bertaraf edilmesi, gözden uzak tutulması,
etkisizleştirilmesi… Oysa eleştiri, eleştirel bir analiz aracıdır. Eleştirel
olduğu içinde ilerici ve devrimcidir. Amacı kurgu dışı gerçeği gerçekten
anlamak ve bunu ortaya çıkarmaktır. Eğer böyle olmasaydı eleştirel ve devrimci
sıfatlarını bir tarafa bırakıp resmi ideolojinin devamcısı, tamamlayıcısı
olarak resmi eleştiri adını alacaktı. Hal böyle olunca da her yeni yorum, her
farklı gözlem ve söylem resmi eleştiri tarafından ve taraftarlarından yanlış
yorum damgasını yiyecekti.
Resmi üniformasını çıkarmış eleştiri yani
eleştirel eleştiri Dünya ile kurduğumuz ilişkinin seyretme ilişkisinin ötesine
geçmesine yardım etmeli. Gerçekten kabullenilmiş olandan sadece gerçek olana
doğru yaptığımız yolculuklar da bizi uyarmalı, uyardığı dil de kurgusal ve
sentetik olmamalı. Tam tersine organik bağları koparmadan, taklit etmeye karşı
gelen itiraflara zorlamalı. İtiraflar üçgeninin köşelerine şu sözler asılmalı:
Toplum rehabilite edilecek bir bünye değildir! İnsanlar hastalıklı ordular
değildir! Sizler de onları kurtaracak kahramanlar değilsiniz!
İtiraflar üçgeni sözün geçersizleştirilip,
eleştirel eleştirinin simgeye dönüştüğü ve bir süre sonra da muhalefetin bu
simge pelerini içinde kaybolmasını önleyen bir panzehirdir.
Eleştirel eleştirinin bayağılıklara karşı
verecek bir cevabı her zaman bulunur: Bayağılıklar gizleyicidir. Egemen hayatı
ve onun biçimlerini örgütleyicidir. Bu anlamı ile eleştirel eleştiri
bayağılıklara karşı bir duruştur. Bayağılıkların kullandığı piyasacı dil özünde
sözün hapishanesidir. Bu hapishanenin içinde inşa edilmiş okullarda itaat, suça
ortaklık, umutsuzluk, umursamazlık, unutkanlık, geleceksizlik… zorunlu dersler
olarak okutulmaktadır! İşin ilginç yanı bu dersleri zorla okutanlar asla o
hapishanelerde bulunmaz, tabiri caizse içeri atılmaz. Neden mi ? Çünkü
hapishanenin anahtarları ceplerindedir de ondan !
Geçmişe doğru yapılan eleştirilerin en
kırılgan noktalarından birisi de, geçmiş ve bugün arasında ki uzaklıklığın
getirdiği yorgunluğun neden olduğu bugünü anlamada ki dirençsizliktir. Bugünün
ihtiyaçlarını belirleme konusunda ki bitkinliktir. Eğer eleştiri aynasını
başkaları tutuyor ve siz kendi gerçeğinize başkalarının tuttuğu aynadan
bakıyorsanız o zaman gerçeği görmek, kavramak ve değiştirmek sizin elinizde
olamaz. Eleştirel eleştiri başkalarının tuttuğu aynaya taş atabilmek onu kırmak
ve gerçek aynayı ele almak demektir. Kırılan her bir cam parçası geleceği bilme
garantisini elinde tuttuğunu sanan eleştirilemez bilgininde parçalara
ayrılmasıdır.
Bir noktaya daha kısaca değinmek istiyorum.
Eleştirinin önüne eklenmiş “öz”ön eki ile kullanılan – öz eleştiri – kavramında
ki “öz” eğer özgürlük sözcüğünün ilk iki harfine gönderme yapıyorsa kıymetlidir
ve eleştireldir. Ancak özgür eleştiri öz eleştiri olabilir . Özgür eleştiri
eleştirel eleştirinin kapılarını sonuna dek açabilir.
Eleştirel eleştiri, geriye doğru anlayıp
ileriye doğru yaşadığımız hayatında önemli dayanaklarından bir tanesidir. Bu
dayanak siyasi özgürleşmeyi insani özgürleşmeye doğru dönüştüren önemli
adımların başında gelmektedir.
Küçük bir kesimin büyük ihtiyaçlarına karşın
büyük bir kesimin küçük ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığı günümüz
koşullarında eleştirel eleştiri şu soruyu sormalıdır: Yaşadıklarımız bir
şeylerin cevabımı? Yoksa asıl soru cevaplanmadı mı?
Başladığımız gibi bitirelim: Asimetrik iktidar
ilişkileri karşısında eleştiri sözcük üretmek ise, eleştirel eleştiri sözcüğü
yaratmaktır.