Bizim
fırsat düşkünleri de pusuda hazır bekliyor ve tıpkı bu söz gibi fırsatları
yakalayıp, halkın ensesinden çok güzel bir kar marjı elde ediyorlar. Geceden
sabaha değişen raf fiyatları, sürekli her şeye gelen zamlar artık tahammül
edilecek gibi değil. Şu günlerde, ayın sonunu getirebilecek miyiz diye
düşünmekten ziyade, bugün karnımızı doyurabilecek miyiz derdine düştü
birçoğumuz. Ortada bu zamlara dur diyecek, denetim yapacak, hesap soracak hiç
kimse yok. Sözde yönetim, koyu bir seçim derdinde, halkın sorunları umurlarında
değil. Onlar şimdi fırsat yakalama derdine düşmüşler. Herkes birbirinin açığını
yakalamaya çalışıp, oradan vurmaya ve birbirlerini alaşağı etmeye
çabalamaktadırlar. Veya gariban sınıfa olmayacak vaatlerle kendilerine oy
potansiyeli yaratmaya çalışmaktadırlar.
Peki
ya bizler, halk olarak ne yapıyoruz? Bizler ayağımıza gelen fırsatları
değerlendirebildik mi? Ya da önümüzden esip geçen rüzgarı geçerken tutabildik
mi? Yok, bizler sadece yan gelip yattık, her önümüze sunulanı boyun büküp
kabullendik. Çıkmadık sokağa, bağır çağır haykırmadık meclis önünde,
savunamadık hakkımız olanı, isyan etmeyi bilemedik, bir bütün olmayı
beceremedik. Ve şimdi bilinmez bir girdabın içerisinde yuvarlanıp duruyoruz. Bu
yol nereye gidiyor? Aslında bu yolun nereye varacağını hepimiz biliyoruz da telafuz
etmeye çekiniyoruz. Çünkü, 74’den bu yana çizilen yol veya kurgulanmış senaryo
harfi harfine işliyor. Onlar amaçlarına adım adım ulaşırken, biz toplum olarak
tüm fırsatları kaçırdık.
“Bu
memleket bizim”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek” sloganları yarattık da,
pankartlardan öteye gidemedik. Şimdilerde, kendi memleketimizde yabancılaştırılıp,
ötekileştirilirken, sesimizi de duyacak birileri kalmadı artık. Biz maalesef,
marifetli bir toplum olamadık. Olsaydık eğer, özlük haklarımız yerlerde
sürünmezdi. Biz o esen rüzgarı, fırsatı çoktan kaçırdık, tutamadık. Son bir
şans yakalaya bilir miyiz? Son bir fırsat olur mu değerlendirmek için? Son bir
gayret ile aklımız başımıza gelir de birlik ve beraberlik içerisinde hareket
ederek sokaklara dökülüp sesimizi, taleplerimizi duyura bilir miyiz? Veya
Uluslararası arenada Kıbrıs Türk toplumunun gerçekte nasıl bir süreçten
geçtiklerini anlatabilecek bir temsili lider çıkar mı içimizden? Sonumuz
olmadan, son bir hamle de bu kez halktan olur mu? Uyanırsak, istersek, silkinip
kendimize gelirsek olur.
YORUMLAR