“Sanat
takdir edilmediği yerden göç eder”. İbn-i Sina Son zamanlarda sosyal medyada
bir kampanya başlatılarak Girne’de yapılacak olan heykele “hayır” diyerek,
bunun Girne’nin doğasını ve tarihini korumak için başlatıldığı vurgulanmıştır.
Allah aşkına Girne’de son yıllarda süratle çok çarpık bir yapılaşma olduğunu,
neredeyse taş yığını haline geldiğini, denizlerin kumla doldurularak otel inşa
edildiğini, atık suların denize atıldığını ve çevre temizliği konusunda ne
kadar özensiz ve duyarsız olduğunu hepimiz biliyoruz ve görmekteyiz de. Haa
Girne Antik Limanı ve kalesine hiç değinmiyor ve yazmıyorum. Çünkü yıllardır
burası için tadilat ve iyileştirilmek adına projeler yazılıp çiziliyor ve sonuç
olarak da rafa kaldırılıyor. Yeşil alanlar bir bir yerini beton yığınlarına
terk etmektedir. Şimdi Girne’yi temsil eden bir obje (ki henüz bunun nasıl bir
heykel olacağı netleşmiş değildir) için bu kadar papara koparmayı “Sanat” adına
doğru bulmuyor ve bu kampanyayı desteklemiyorum. Lefke’ye bakın, muflon heykeli
ile ne kadar özdeşmiş, ne kadar güzel ve yerinde bir kararla yapılmış.
Mağusa’ya bir bakın, Garga objesi ve Zafer Anıtı ile yine sanat ve kültür adına
ne kadar yerinde düşünülerek yapılmış heykellerdir. Girne için de bir obje
belirlenip sanat ve kültür adına yapılması bence bölgeye yeni bir anlam
katarken, hem Sanatçılarımıza yeni bir eser üretmek için imkan tanıyacak, hem
de Girne’ye yeni bir çehre kazandıracaktır. Ama birçok insan yine olayı
derinlemesine düşünüp incelemeden sosyal medyada bir “papara” koparmıştır.
Aslında bence asıl tartışılması gereken, daha önce Ada’nın muhtelif yerlerine
bronzdan insan figürleri doldurup, bunlarla ilgili bir de “Kent Müzesi” açılışı
yaparken bunların sorgulanmamış olmasıdır. İlk önce şunu belirtmemde fayda
vardır, “Kent Müzesi” demek, o yerleşim yerinin antik ve yakın geçmişi, siyasi,
tarihi, kültürü ve halkı hakkında bilgi amacı ile oluşturulan müzelerdir. Oysa
ki bu bronz heykeller bizden bir eser taşımadığı gibi, bizlerden bir Sanatçının
ya da Sanatçıların eserleri değillerdir. Yine burada belirtmek isterim ki, bu heykeller
yapılırken elbette bir emek verilmiş, uğraşılmış ve ortaya bir eser
çıkarılmıştır. Bu nedenle emeğe ve Sanatçıya her zaman saygım vardır. Ancak
burası KKTC ve burada yaşayan ve bu sanat dalında yetişmiş Sanatçılarımız, ve
kendimize ait kültürümüz, tarihimiz ve birçok değerlerimiz var iken,üçüncü
ülkelerden Sanatçı getirip onların kendilerince bir eser koymaları ve bu
eserleri Ada’nın muhtelif yerlerine dikmeleri oldukça düşündürücü ve tartışmaya
açık bir konudur. Lakin olan oldu ve bu heykelleri her Lefkoşa’ya gittiğim
zaman karşımda gördükçe üzülüyorum. Çünkü benim için hiçbir şey ifade etmiyor.
Oysa “Güzel Sanatlar” adı altında yapılan eserler insana haz verir, baktıkça
bakasınız gelir ve sizde heyecan ve hayranlık uyandırır. Bence bu bronz heykellerin
Sanat adına insanımıza ne kattığını soracak olursak eminim bir çoğunuz da benim
gibi düşünüyorsunuzdur. Daha iyi anlaşılmak adına bir kez daha yinelemek
isterim ki; ülkemizde yetişen Sanatçıların önünü açmak, her bölgemizde onların
eserlerini görmek, tarihimizi ve kültürümüzü bu yolla sürdürmek her zaman için
önceliğimiz olmalıdır. Aksi takdirde Sanat ve Sanatçı takdir görmediği yerden
göç etmeye mahkum edilecektir. Unutmamalıyız ki Sanatçılar bir toplumun
aynasıdır. Ve onların varlığını ortaya çıkarmak ve tanıtmak da devlet
yetkililerinin görevidir.
YORUMLAR