Patronların,
para babalarının, parası olanın siyaset yaptığı partilerde işçi ve emekçilerden
yana bir fayda çıkmaz. Çünkü sermaye ile emek yan yana gelemez. Hep farklı
savaşların içindeyiz onlarla … Savaş deyince birilerinin aklına düşman ve silah
geliyor .
Öyle değil, bu savaşta silah yok. Ama koca
dünyaya kafa tutan ve Nefesimizi kesip yaşamımızın tüm çıkış kapılarını
kapatacak güce sahip bir küçücük düşman var. Görünmeyen bir kuvvete karşı yaşam
savaşı içinde koca dünya insanları var.
Nefes aldığımızda içimize giren küçücük bir
canavar mı tüm dünyayı yok edecek? Bu insan canıyla beslenen küçük canavara
itiraz etmeden teslim mi olacağız? Bir zamanlar bu canavarı nasıl oluşturduysak
yok etmek de bizim görevimiz.
En büyük savaşımız “Zamanla” diye düşünürdüm.
Yine aynı fikirdeyim. Zaman geçtikçe anlaşılır zamanla baş edilemeyeceğini diye
düşünürken bu düşünceyi olumsuzları bulup çıkarıp daha da olumlu şeklini
incelesek diyorum. Dışarı çıkmayıp, Evde kalıp, kendimizi karşımıza alarak
neler yaptığımızı, aslında neler yapmamız gerektiğini düşünme zamanı!
Haydi gözlemleyip konuşalım. Biz insanoğlu
nerelerde yanlışlık yaptık? Üzerinde yaşadığımız dünyanın canlı ve cansız bütün
var olanlarıyla birlikte kendine ait bir döngüsü sistemi etkileşimi vardı.
Yaşam Sisteminin halkalarından herhangi biri yok edilirse sistem zayıflıyordu.
Acaba biz akıllı diye boy gösteren insanlar
kaç halkayı yok ettik ki sistem durmak üzere? Unuttuk eski bilginlerin sözlerini…Güya
tekrar edip duruyorduk. Kızılderililerin bir sözü vardı, “Dünya insanlara değil
insanlar dünyaya aittir.” Ait olduğumuz ortamı korumak, geliştirmek sağlıklı
yaşanabilir şartlarla geleceğe, çocuklarımıza gençlerimize bırakmak bizim
görevimizdi.
Bilim, teknoloji insan aklının ürettiklerini
hepimiz için yani İnsanlık için kullanamadığımız için mi bunları yaşıyoruz? Tabi
insanlar birbirlerinin ellerinde olan göz dikmekten, daha üstün olmak için
aklının kölesi olmaktan vazgeçmedikleri için uzaklarında olanı göremediler.
Kendilerinden uzakta olanın hiç izin bile
almadan yaşamlarına içlerine akıp hayatlarına son vereceğini düşünmediler. Göreceklerinin
hepsini görmeyi bilselerdi uzaktan gelecek tehlikeyi de sezerlerdi bu akılla
şüphesiz. Birlik beraberliği yok ettik maalesef.
Yaşamın sağlıklı sürmesi için gerekenleri,
bedenimizim en sağlıklı olmasını sağlayan doğayı yok ettik önce, bozularak,
yarım yamalak çalışmalarla çaresizliklerle insan sağlığını koruyacak bilgilere,
bilgileri sunanlara set vurarak sağlıklarını kaybetmelerine izin verdirdik.
Kirli hava, kirli su, dünyadaki en önemli
sorunların temelinde doymazlığımız nedeniyle tükettiğimiz ormanların eksikliği,
kontrolden çıkmış teknoloji var. Daha sayayım mı? Çok eskilerde batıda çoğalan
organ ticareti vardı hani.
Ta uzaklarda yaşayan ne ile beslendiği belli olmayan yoksul insanların parayla
organlarını satın almaları, teknoloji geliştiği halde gençlerin uyuşturucu
kaçakçıların eline düşmesi…Kendi besinimiz olan bitkilerin, hayvanların doğal
gıdadan uzak kalması…
Daha ne çok insanın kendi sağlığını bozan
zemini hazırlayıp kendine onca uyarılara rağmen sunmaya devam etmesi sonucu
bunlar… Şimdi tüm dünyayı karşısına alan bu görünmez güç…Gizliden yavaş yavaş
insanların elleriyle oluşan bu canavar, insanların canını alarak devleşen bir
virüsle sarmaş dolaş mı olduk? Bunu tutsakmış gibi, elimiz kolumuzu bağlı
görmeyip kafamızı çalıştıralım. Bu elimizle yanlış saptırdığımız zekamızla
beslediğimiz kendi canımızın düşmanı yaptığımız Corona adındaki virüsü aç
bırakarak etkisiz hale nasıl getiririz düşünebiliriz.
Evet şimdi Yaşamda yaşını almış olgunların evlerde
sakin kalıp aklını kullanma ve aklının efendisi olup çare üretme vakti! Duyduğumuz
daha felakete götürecek olan ve kaygılarımızı çoğaltan türlü felaket senaryolarından
uzaklaşacak yolları bulmalıyız. Mutlu, sağlıklı sevgi dolu güzel bir yaşamsa
istediğimiz kendimizi dört duvara tıkılmış hissetmeyip bilgilerimizi harekete
geçirme zamanı.
YORUMLAR