1974 yılında, Rumların terkedip gitmek zorunda
kalarak bıraktıkları fabrikalar, 1975 yılında Sanayi Holding adı ile faaliyete
geçirildi. 38 fabrika, 7 satış ve teşhir merkezi ile Sanayi Holding, Devletten
sonra en büyük işveren konumuna geldi. 1980 yılına kadar 1450 çalışan sayısına
ulaştı, 3 vardiya ve hafta sonları da dahil üretim yaptı. Üretim kapasitesinin
% 72.5’ini kullandığı 1981 yılında satışı üretiminden % 10 daha fazla oldu.
Çünkü Sanayi Holdingin kuruluşundaki şansı
dünyada hiçbir şirket bulamazdı. Fabrikaları bırakıp gitmek zorunda kalan
gerçek sahipleri, binalar ve kurulu makineler yanında, stok hammadde ve
tavanlara kadar dolu, satışa hazır mamul ürünler de bırakmıştılar. 1450
çalışanın ürettiğinden fazla satış yapılmasının nedeni bu idi, zaten ayni olay
şirketin kurulduğu günden, 85’li yıllara kadar defalarca gerçekleşti. Yani
yıllarca Rum’dan kalanları da satabiliyorduk.
****
Sanayi Holding 1997 yılında kapatıldı. Peki
ama ne olmuştu da plastikten kozmetiğe, metalden gıdaya yüzlerce çeşit ürün
üreten ve hatta başka fabrika bile kurabilme yeteneğine sahip olan bu şirket
kapatıldı? Çeşitli kesimler bu konuda farklı yorumlar yapabilirler, ama gerçek
neden Kıbrıs Türküne dayatılan politika idi. Aslında Sanayi Holding, 1986
yılında Turgut Özal’ın bize biçtiği gömlekte, özelleştirme adı altında,
Kıbrısta üretmeyen, yalnızca tüketen insanlar yaratma politikası sonucu fabrika
sayısının 14’e, çalışan sayısının ise 300’e indirilmesi ile resmen değil, ama
fiilen kapatılmıştı. Niye bize biçilen politikada üretmek yerine tüketmek reva
görüldü?
Bunun cevabını o günlerde bu politikaya destek
verenlerin bile çoğu, bugünü yaşayarak görüyorlar ve şimdi “üretelim” diyorlar.
Evet niye bize tüketicilik dayatıldı? Çünkü üretenler örgütlenir, hak ister,
kendisi yerine başkasının konuşmasını kabul etmez, talimatlarla yönetilmez.
Çünkü kendi kendine yeter ve alacağı kararları bağımsız olarak kendisi alır.
1986 yılında, dayatılan politikalara karşı
çıkıp fabrikaların kapanmaması, üretime devam etmesi için direnişe geçen,
eylemler yapan DEV-İŞ ve üyelerinin üzerine basınçlı sular ve elektrikli coplar
ile polis çıkarılması hiç de o kadar safça değildir.
****
Sanayi Holding, Cyprufex, Turizm İşletmeleri
ve daha niceleri aslında özelleştirme adı ile kapatıldı. Zaman Özal’ın köşe
dönmecilik zamanı idi ya! Kapatılan fabrikalar da Denktaş-UBP Hükümetleri
tarafından eşe, dosta peşkeş çekildi, dağıtıldı. Kimi fabrika çorap üretirken
kahvehane, kimisi soba üretirken saman ambarı oldu.
Kimisi bisküvi üretir iken kapatıldı ve
siyasilerin de ortak olduğu bisküviler Türkiye’den Kıbrıs’a getirilip pazara
hakim kılındı. Plastik çuval ve ip üretimi yapan Termal Plastik kapatıldıktan
sonra yıllarca avlusunda 3-5 inek barındırdı.
Üretimden aldığı güçle kimseye eyvallah
etmeyen binlerce insan işsiz kaldı. Çoğunluğu geleceği göç yollarında aradı,
kalanlar ise çaresiz, iş için aş için tanıdık aradı. Ne fabrikaların
kapatılması ne de insanımızın göç etmesi, yönetenleri rahatsız etmedi. Tam
tersi egemenlere göre öyle olmalı idi. Ayni politikaya devam ettiler.
Onlar için insanlar değil, yönetilen insanlar
ve toprak önemli idi. İnsanlar işsiz kalmalı ve kapılarına gidip, kendilerine
veya çocuklarına iş istemeli idi ki yola gelsinler, şükran çeksinler. Onlara
göre yola gelmeyene iş yok, çocuklarına aş yok.
Yola gelmeyenleri ezdiler, dışladılar,
horladılar, için için göç etmelerini istediler ve hatta bazen kendilerine hakim
olamayıp "Bunlar haindir, Rumcudur, güneye gitsinler, Moskova’ya
gitsinler” ve bazen bu da yetmedi hızlarını alamadılar “Amerika’ya gitsinler
yeter ki bu ülkeden kaçsınlar” dediler.
YORUMLAR