Ekonomik iflasın ve pandemi kaosunun
gölgesinde gerçekleşen seçimler aslında yıllardır tekrarlanan bir
kurmacadan en son neticesi olduğunu
göstermektedir.
Bizim ve Türkiye gibi ülkelerde bu tip
uygulamalar her zaman bir şeyleri karartmak için kullanılıyor. Ve de her zaman
da başarılı oluyor. Pek tabi ortada bu kadar büyük bir kaos varken yine
başarılı olmalarını nedeni bu sistemden beslenen kitlelerin çok fazla
olmasındandır. Bu gün ülkemizde 47 yıldır tanık olduğumuz en önemli şey çözüm
odaklı siyaset yapan partilerin ve kurumların aslında Kıbrıs’ta çözümün önünde
duran en büyük engel olmalarıdır. Neden başta çözümü ele aldığımı da belirtmek
isterim. Bu ülkede ne yaparsanız yapın, herhangi bir netice almanız mümkün
değildir. Mümkün olmadığı kadar da imkansızdır. Çünkü sizin ülkeni hala daha
olağanüstü koşullarla yönetiliyor. Anayasamıza sonradan eklenen onuncu madde de
bunun en önemli göstergesidir. Ayrıca bu olağanüstü koşullar ortadan kalkıp
olağan bir durumu da yaşamadığımızdan maalesef uluslar arası camianın da içinde
yer alamıyorsunuz.
Her şeyden önce global bir dünyada
yaşadığımızı unutmamamız lazım. Hiçbir ülke maalesef bu gün tek başına bir
yapılanmanın içerisine giremiyor. Girdiği anda da küresel sermaye sistemiyle o
ülkeyi dışlayabiliyor. Durum böyle iken ve de ülkenizin idaresi bu olağanüstü
koşular içerisinde başka ülke tarafından yönetilirken vekil seçmek ve bir
hükümetçilik oyunu oynamak masturbasyondan başka bir şey değildir.
Yakın geçmişimizde bunu en iyi
dillendirenlerden bir tanesi de sayın Rauf Raif Denktaş’tır. Ne demişti?
Türkiye’nin istemediği ve de onaylamadığı hiç kimse bu ülkede ne cumhurbaşkanı
ne başbakan ne de vekil olabilir. Önemli politikacılardan bir olan Rauf Raif
Denktaş bu o kadar net görmüş ki cumhurbaşkanlığına adaylığını koymamıştır. Ama
ne garip ki yıllarca birlikte (sözde milli)dava arkadaşları onu sırtından
bıçaklayıp AKP den yana tavır koymuşlardır.
Bu ülkenin sorunlarını çözecek bir yapılanma
asla düşünülmedi ve düşünülmeyecek de. Çünkü bu ülke işgalcisi tarafından rehin
tutulmaktadır kendi çıkarlarını korusun diye.
İşte Kıbrıslının anlayamadığı en önemli nokta
budur. Aslında bir çoğu bunun farkındadır fakat işgalcinin icazetine mazhar
olduklarından seslerini çıkaramıyorlar.
Bu ülke insanı artık şunu çok iyi bilmesi
lazım. Kaç seçim yaparsanız yapın. Kimi vekil seçerseniz seçin. Hiçbir
yapılanma sizlerin sorunlarını çözmeye muktedir değildir. Ve olamayacaktır bu
sürer durum devam ettiği sürece.
Bir Allahın kulu çıksın ve desin ki 1974
yılından bu yana her hangi bir hükümet bu ülkedeki şu sorunu çözdü diye. Diyemez. Çünkü sorun çözmek yerine sorun
üretmiştir.
10 yıl emeklilik meselesi…
Soyadı meselesi…
İtem yasası…
Bileşik faiz yasası…
Özel hayatı koruma yasası…
Kooperatiflerin siyasete peşkeş çekilmesi…
Sanayi holdingin batırılması…
Ve daha sizlere sıralayabileceğim onlarca
mesele.
Maalesef dibin dibini yaşadığımız şu günlerde
15 gündür hükümetin kurulamamasının ne önemi var ki. Herhangi bir sorunu
çözmeye muktedir olamamış bir iktidarın varlığı olsa ne olur olmasa ne olur.
Evet sevgili Kıbrıslılar (özellikle Türkçe
konuşan Kıbrıslılar) bütün sorunlarımızın çözümü Kıbrıs meselesinin bir an önce
sonuca ulaşması ve bu işgal koşullarından kurtulmamızla mümkündür.
Bunu başka da bir yolu yoktur.
YORUMLAR