Milliyetçiliğin
en üst aşaması olan faşizmin beslendiği en büyük argüman “ÖTEKİLEMEDİR” .
Milliyetçilik ve dini temeller üzerinde oluşturulan her yapı evrensellikten ve
farklılıkların bir arada olmasından sürekli imtina eder. Ve oluşturulan bu
yapılar asla içine kendinden olmayanı alamaz. Alamamasının yanında içinde olanı
da dışlar.
Geçmişte buna
benzer yapılar tarih sayfalarında yerini her zaman almıştır. Alman
milliyetçiliğinin ürünü olan Hitler faşizmi buna en güzel örneklerden biridir.
Afrika ülkelerinde kabile savaşlarının ortaya çıkarmış olduğu trajedi de bunun
ürünüdür. Ve tabi ülkemiz kıbrısın da bu durumda olmasının en büyük nedeni
budur.
Neyimize
yetmezdi sanki bu ülke? Herkese yeter de artardı bile bu güzelim ülke. Ve bunun
için evrensel değerlerle yola çıkmış yurtsever Kıbrıslılar bu ülkenin bize
nasıl yettiğini ve bir arada yaşamamız gerektiğini her türlü riski göze alarak
anlatma çalışmışlardır. Bunların en önde gelenleri maalesef işbirlikçi ve
ayrılıkçı faşistlerin kurbanı olurken, bu gün hala bu mücadeleye devam eden
yurtseverler var. 1950 – 1974 arası
Kıbrıs koşulları içinde ayrılıkları barındıran bir konjektüre sahip olduğundan
maalesef bu ülkeyi farklılıklarıyla vatan yapmaya çalışan birçok yurtsevere
mezar olmuştur. Pek tabi ayrılığı körükleyen EOKA B VE TMT tarafından. Tamamı
işbirlikçi olan bu iki oluşum maalesef bu güzelim ülkenin bölünmesine ve bir
tarafında dünyadan ve her türlü insani değerden yoksun kalmasına sebep
olmuştur. (Demokrasiden insan haklarına ve özgürlüklerine kadar).
Kısaca bu
iki örgütün danışıklı dövüşlü çatışmaları aslında bir kurgudan başka bir şey değildi.
Sonuç
olarak bunu anlamadığımız sürece bu güzelim ülke kriminalitenin ve çirkinliğin
merkezi haline gelecektir.
1962
yılında 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağladığı gece cumhuriyet gazetesinin sahibi ve
yazarları olan Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan faşitler tarafından
katledilmiştir. Çünkü onlar içine farklılıkların alındığı Kıbrıs cumhuriyetinin
yaşatılması gerektiğini savundukları için. O günlere dair 2012 yılında
Dr.Turhan Korun’un kaleme aldığı çok önemli bir yazıyı paylaşmak isterim.
Bu yazı
aslında kendi kendimizle yüzleşmemiz açısından da önemlidir. 2012 yılında
kaleme alınan bu yazı aslında Kıbrıs’ın ve Kıbrıslıların bir proje kapsamında
bir birlerinden nasıl koparıldıklarının da bir örneğidir. Biliyorsunun. Turhan
korun o günleri yaşamış önemli aydınlardan bir tanesiydi.
Yazar: Dr. Turhan
Korun
22 Nisan 2012
Kaynak: https://haberkibris.com/yorgacis-ile-temaslari...
***
"...Ahmet
Muzaffer Gürkan’ın öldürülmesi sonrası ilginç saydığım ve cinayetlerin
işlendiği dönemde Halkın Sesi Gazetesi’nde çalışan bir arkadaşımın anlattığı ve
üzerinde durulmaya değer bulduğum bir olaya değinmek isterim. Hatırlanacağı
gibi Gürkan, ilk akşam saat 20.30 civarında öldürülmüştü. Gürkan’ın
öldürüldüğünden kısa bir süre sonra, Halkın Sesi Gazetesi’nde Dr. Küçük,
gazeteye gelen iki kişi ile işlenen cinayetle ilgili konuştukları sırada, beklenmedik
bir olay olur ve hesaba katmadıkları birisi yapılan konuşmaları duyar. Bu
durumdan rahatsız olurlar ve hemen ertesi gün hesapta olmayan bu kulak misafiri
yani, gazetenin karanlık odacısı İdan Fikri Yağmur’un bileti kesilerek bir daha
geri dönmemek üzere Londra’ya gönderilir..."
***
"Rum
Cemaat Meclisi Başkanlığı ve sonradan Cumhurbaşkanlığı da yapan Glafkos
Kliridis, siyasi anılarını yayınladığı ve “İfadem” adını verdiği kitabında
çatışmaların başladığı 1964 yılında terk edilen Cumhurbaşkanlığı Muavinliği
Ofisinde Dr. Küçük’ün kasasında Rum polislerin bulduğu bir belgeyi yayınlar.
Cumhurbaşkanı Muavinliği Ofisi, Ledra Palas Otel’den biraz ileride, Ermeni
Mezarlığı’nın biraz ötesinde sağda büyükçe bir yapıdır. İki toplum arasında
çatışmaların yoğunlaşması üzerine Dr. Küçük ofisine dönemez ve çelik kasada
muhafaza edilen özel belgeler Rumların eline geçer. Bir strateji belgesi olduğu
anlaşılan ve orta vadede Kıbrıs Türk Liderliği’nin yapacağı işlerin belirlenmiş
olduğu bu belgede daha sonra öldürülen avukatlarla ilgili bazı ifadeler vardır.
Kliridis’in kitabında orijinal haliyle yayınlanan belgede avukatlar için şu
ifadeler vardır:
“Rumların
meftunu ve hayranı olduğu; İngiliz İntelijansı ve Rum Müfrit Enosis Liderleri
ile irtibatı bulunduğu tespit edilen Doktor İhsan Ali ve onun hampacısı kesilen
bir cinsi sapık (Muzaffer Gürkan) ile komünistlerle ilişiği olduğu tespit
edilen Ayhan Hikmet, Rum emellerine hizmet eden faaliyet ve yazılarından
vazgeçirilmeli, milli bir davanın varlığına inanmıyorlarsa susturulmalıdırlar.”
Bu belgeyi,
Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ın birlikte hazırladıkları söylense de kaleme
alanın Fazıl Plümer olduğu, bu ikilinin de redakte ettikleri de ileri
sürülmektedir."
1974 sonrası
oluşturulan bu yapının ürünü 1974 önce işbirlikçilerinin ürününden başka bir
şey değildir. Ve dünyadan kopuk oluşturulan bu yapıyı deşifren edenlerden bir
tanesi de milliyetçi şair diye bilinen Özker Yaşın’nın “ONLAR” şiirinin
dizelerinde görüyoruz.
ONLAR
"Onların
gelişiyle
Değişti kaderimiz
Onların gelişiyle
Bitti güzellikler.
Onlar Cehennemin
elçileri
Mutsuzluk
zebanileriydiler.
Ağızlarında kanlı
bıçaklar
Simsiyah atlar
üzerinde geldiler,
Ve çekirge
sürülerine benzer
Kara bir bulut gibi
İndiler adamıza
Ağaçları kemirdiler
Bahçelerimizi
kuruttular
Sütsüz bıraktılar
bebelerimizi...
Onlar yağmaladılar
evlerimizi
Sevincimizi acıya
çevirdiler.
Kuşları kaçırdılar
Suyumuzu
zehirlediler
Kirlettiler
denizimizi...
Onlar güçtüler
Onlar kaba
kuvvettiler
Onlar doğduğumuz
topraklarda
Soluk almamızı
engellediler
Onlar yurdumuzdan
soğutup
Kaçırdılar bizi...
(1989-Özker Yaşın)
YA TAKSİ YA ÖLÜM
HA…!!! HADE HERKESE İYİ YÜZLEŞMELER.
ÖNEMLİ NOT:
HER ŞEYE RAĞMEN YİNE
DE BİR KURTULUŞ SANSINIZ VAR EY HER ŞEYE KADİR KIBRISLILAR.
YÜZLEŞME, YÜZLEŞME,
YÜZLEŞME, YÜZLEŞME DA GENE YÜZLEŞME…!!!
YORUMLAR