Benim burada yazdıklarım başka gazeteci ve yazarlar
tarafından da benzer şekillerde yazıldığını ve birçoğunda da ayni yönde
saptamalar yapıldığını görüyorum. Basın yayın organlarının her ülkede olduğu
gibi bizim ülkemizde de yaptığı yayınlar ile toplumu etkileme gücünü sanırım
bilmeyen yoktur.
Hangi görüş ve düşüncede bunu yapıyorsa aslında etkilemekten
çok daha öteye giderek yönlendirme de dahil olmak üzere algı yaratma işlevi
daha öne çıkıyor yapılan yayınlarda.
Kıbrıs’ın kuzeyinde tıpkı “Anavatanları Türkiye’de” olduğu
gibi birkaç gazete, web TV ve televizyon dışında, tamamına yakını sermaye ve
Türkiye’deki Erdoğan rejimine hizmet edecek duruma getirilmiş durumda. Tabi ki
bu durum yeni yaratılmadığını da ayrıca belirmek isterim.
***
Doğal olarak da yazarlar, haber yapan gazeteciler, program
yapanlar da kendilerine en yakın düşünceye sahip olan basın yayın organlarında
düşüncelerini ifade ederler. Aksi halde
o kurumun izlediği, amaçladığı hedeflere yönelik yayın yapmak zorunda
kalıyorlar. Benim anlayışıma göre de İçinde bulunduğumuz sosyal ve siyasi
koşulların bir dayatması da diyebiliriz.
Yine burada bana göre asıl önemli olan ve üzerinde durulması
gereken konu, okuyucuları ile izleyicilerinin takındığı tutum, ortaya koyduğu
tavrıdır. Basın yayın kuruluşları ve orada çalışanların yanlı ve ya yansız
tutumlarını da ticari kaygılarla izah etmek mümkündür. Ki bu benim için geçerli
değil ve hiçbir zaman da olmadı.
Peki! Okurun bu taraf tutumu, takım tutar gibi fanatik
tavrını neyle izah edeceğiz? Hangi okur, müthiş bir özveriyle ve inatla takip
ettiği basın kuruluşuyla ilgili ayrıntılı bir araştırma yapmıştır? Bir veri var
mı elimizde?
***
Örneğin, bazı sermaye destekli gazetelerden birinin,
vitrindeki entel dantel köşe yazarlarına çok yüksek maaş ve transfer ücreti
öderken, işin mutfağında çok zor koşullar altında çalışan basın emekçilerine
karşı nasıl bir ücret politikası uyguladığını hiç merak ettiniz mi? Sosyal
haklarının bir tamam yatırılıp yapılmadığını merak eden var mı?
Yaptığı bir haber ya da yazdığı bir köşe yazısı nedeniyle
dahası yaptığı TV programı sırasında ortaya koyduğu düşüncesi, görevi gereği
yaptığı işi nedeniyle yargılanan, tutuklanan çalışanına avukat bile tutmadığı
gibi daha sonra görevine son verip, özlük haklarını vermediğini biliyor
musunuz?
***
Okuyucu ve izleyici olarak sizin bunları bilmemeniz çok
doğal, ama her gün takip ettiğiniz, gözü kapalı her yazılana, söylenene inanıp,
savunduğunuz yayın organının sahipleri kimdir, kimlerle işbirliği yapar,
kimlere hizmet eder, araştırmanız gerekmez mi?
Beğeniyle yazılarını okuduğunuz bir köşe yazarının her
yazdığını mutlak doğru kabul etmek yerine biraz olsun üzerinde soruşturmak,
önyargısız değerlendirmek, yanlış bulduğunuz konularda eleştirmek, sorgulamak
daha doğru olmaz mı?
***
Ama görülen o ki ayrımsız tüm okuyucuların, izleyicilerin ya
da sosyal medya çağında takipçilerinizin büyük çoğunluğunun, duymak
istediklerini yazanları okuyor, söyleyenleri izliyor.Oysa gerçek her zaman
bizim istediğimiz doğrultuda olmayabilir.
Benim gazetem en iyisidir, benim yazarım en doğruları yazar,
benim programcım en güzel programı yapar! Saplantısından kurtulmadan ne
yazılanları, ne söylenenleri ne de çevremizde gelişen olayları doğru anlamamız
mümkün değildir ve olmayacaktır.
Aklınız, mantığınız kabul etmese de, duygularınızın esiri
olup, kendi takip ettiğiniz gazete ya da yazarın, programcının her yanlışına,
hatasına bir bahane aramak daha büyük bir yanılgı değil midir?
Bu ada yarısında dönüp geriye doğru baktığımız zaman Basın
tarihimizde öyle ilginç örnekler vardır ki inanması güç gelgitler, geri
dönüşler, ihanetler, ihbarlar ve daha birçok nedenden dolayı şimdi bizi daha
tedbirli olmaya zorluyor.
Ülkemizde basın alanında örgütlerin durumu da zavallı
muhalefetimizden farlı değil, her ikisini de yönetiminde bulunanlar kendi dar
ve günü birlik çıkarları için çalışıyorlar. Emekçilerin, üye ve
sempatizanlarını düşünmüyorlar. Ben
kendi adıma, temel amaç ve ilkelerimden de ödün vermeden bu garabet düzen
içinde mücadeleye devam edeceğim.
YORUMLAR