Bizim buralarda, inatla ve ısrarla perdenin
önündekine ateş etmeyi marifet sayan bir muhalefetimiz var, peki ama zamanları
gerçeklerin üstünü örtmeye yeter mi? Kurtarıcılarımız tarafından uygulanan ekonomik,
siyasi ve kültürel asimilasyon artık inkar edilmeyecek boyutta adeta zulme
dönüştü.
Bu ada yarısında statüko dedikleri bu
yaşadığımız gerçeklerin unutulmasına izin vermemesi gereken ve bugünkü duruma
bir stop basmak gerekirken ve yaşadığımız bunca rezillikler, alçaklıklar ve
gerçekleri gizli tutmak durumunda olan yandaş, havuz medya ne yapacak? Onlar bu
kapişari düzeninden nemalanmaya deva etmek için her yalanı sürdürmeye ve
yalamaya devam edecekler
***
Benim, bizim, ne yapacağımız bellidir, bize yaptıklarını
yanında da geçmişi unutmayacak, unutturmayacağız ve bugünkü ahlaksızlıklar ile hukuksuzluklara
karşı çıkacağız. Gerçek neyse onu yazmaya, çizmeye, söylemeye, göstermeye
çabalayacağız. Bileceğiz ki bizim düne göre işimiz biraz daha zordur.
Çünkü hukuksuzluğu dile getirdiğinizde
karşınıza çıkan dostların dahi başka gerekçeler öne sürerek seni görmezden
gelip yok sayabiliyor, haksızlığı, hukuksuzluğu açıkça savunabiliyor ve hem
insani hem de vicdani suç işlemeyi meşru kılacak sözleri rahatlıkla söyleyebiliyor.
“Diyelim ki ben yaptım, ne olacak yani” mantığı egemen olabiliyor.
***
Yine de gerçeğin peşinden koşmak, dünü bugüne
kurban etmemek, bugünün gerçeğini, örneğin hırsızlık, yolsuzluk dosyalarını
unutmamak, unutturmamak gerekiyor. Bir de dost bildiklerimiz tarafından arkadan
hançerlenmeyi de unutmayacağız. Attıkları iftiraları ve kustukları düşmanlık
tohumları bir gün gelip kendilerini vuracak...
Artık ayırım yapmadan hepimizin üstümüze
üstümüze geliyor acımasızca zalimce uygulamaları. Emekçinin aldığı ücret
yerinde bile saymıyor; enflasyon uçuşta, pahalılık çıldırdı, bizi de çıldırmaya
devam ediyor, adeta dizlerimizin bizi sürükleyecek gücü kalmadı, elektrik, su,
gaz kısaca kullanmaktan kaçınamayacağımız temel tüketim kaynaklarına zam üstüne
zam yapılıyor.
***
Ankara Erdoğan rejimini biz yolladığı
yardımlardan biri de bu acımasız ekonomik krizlerin bir sonucu olarak artık krizlerde
yük, gelir durumuna bakılmaksızın her zaman sayıca çok olanın üstüne yıkılmak
durumundaymış, başka çare yokmuş, bunu da anladık yaşayarak. Peki ne yapmalıyız
diye sorduğumuz zaman ve gerçek suçluyu işaret ettiğimiz zaman kızıyorlar...
Aslında sizin, yani en tepeye çıkardıklarımız,
sizin harcadığınız her kuruşun yaratıcısı ve sorumlusunu uzakta aramaya gerek
yoktur, biziz. Şatafat içindeki yaşamınızı, lüksünüzü, rahatınızı, ödediğiniz
ya da ödemediğiniz, kaçırdığınız, cebe attığınız, sık sık affedilen
vergilerinizi de yarattığımız değerin aldığımız ücretin dışında kalan büyük
kısmıyla hep biz ödüyoruz.
***
Hem içinde yaşamak zorunda olduğumuz küçük
konutumuzun kısılmış ışıklarının, az çalıştırmaya gayret ettiğimiz bulaşık ve
çamaşır makinesinin harcadığı elektriğin faturasını ödemeye her gittiğimiz
zaman sizin faturaları da biz enayi takımı ödedik, ödüyoruz. En tepede belirttiğim
gibi, gerçeği görmek istemeyen yalanların içinde kalır
Sürekli olarak freni patlamış olan, kontrol
altına alamayacağınız dövizin katladığı milyonlarca dolarlık borçla
sürdürdüğünüz yalan ve talan kapitalizminin faturası da şimdi önümüzdedir.
Şimdi sizlerin bilerek ve isteyerek yarattığınız bu krizlerin yükünü de biz
taşıyacağız, bedelini de biz ödeyeceğiz öyle mi? Maalesef öyledir be dostlar,
kaçışımız yok ödeyeceğiz, uyanıncaya kadar bu böyle sürecek.
YORUMLAR