Sorun, onun yani 19 yıllık Erdoğan yönetiminin
gitmesiyle bitmeyecektir. Sorun onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim
kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne
peşinden giden Türkiye halkının bir bölümüdür.
Daha doğrusu çıkarcı, menfaatçi bir yapısı
olan dindar ve kindar yetiştirilen kandırılmış halkın bir bölümüdür. Bu halk
yığınlarının Anadolu Müslümanlığıyla, gelenekle, ahlakla, haram helal
kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur.
Çeşitli nedenlerle köyden kente göçle
başlayan, ne köylü ne kentli olabilme imkanı tanınan, bütün değer ölçülerinden
kopartılmış, da hası istek üzerine vahşi birer yaratık haline getirilmiş,
talandan, yalandan yağmadan pay kapmaya alıştırılan ve literatürde lumpen
proletarya olarak tanımlanmış olan kitledir bunlar.
***
Toplumun büyük kısmının getirildiği bu son
noktada, açgözlülüğümüz, yalanlarımız ve abartılarımız artık geleceğin ta
kendisini ortaya koyar algısı yaratabilir. Uzun zamandır hakikate tecavüz eden
dedikodu bile artık vaktiyle ne olmuş olabileceğimizi ve gelecekte neye
dönüşebileceğimizi söyleyebilir.
Yapılması gereken, tüm barış savunucularının,
tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin, toplumdan dışlanan ve yok sayılan bütün toplum
bireylerini ve inançları ne isterse olsun, delikanlıların, kızların, kadınların,
işçilerin, işsizlerin, emekçilerin, köylülerin, gençlerin, bu karamsar yaşam
pratiği içinde gelecekten umudunu yitirenlerin de artık silkinmesi gerekiyor.
Yaşamak için ölümü dürtecek, iyileşmek için
hastalığı çağıracak, varlığımızı sürdürmek için kendimizi yok edeceğiz. Böyle
bir yapıya büründürülen insanları özüne döndürmek elbette ki çok kolay
değildir. Bu dünyadaki önemsiz, ama her şeyden daha tatlı canımız için her
felaket bir efendi neşesiyle kapımızı çalacak.
***
Ve onu bir
hürmetli uşak gülümsemesiyle öyle bir ağırlayacağız ki ölümden yiyip içtikçe
kendimizi iyi hissedeceğiz. Ama iştahımız kabardıkça toprağımız azalacak,
hırsımız arttıkça sularımız tükenecek, tutkularımız yayıldıkça havamız yok olup
gidecek. Bu bir karamsarlık değil, bize bu dizide biçilen bir roldür, rolümüzü
oynuyoruz, film bitene kadar...
Ada yarısında, mevcut anti-demokratik siyasal
sisteme karşı, toplum içindeki, ezilenlerden, yok sayılanlardan, emekten,
özgürlükten, eşitlikten, barıştan ve adaletten yana olanların demokratik bir
siyasal barış, insana yaraşır düzen ortak mücadeleyi örgütlemeleri gerektiğinin
bilinciyle demokratik toplum mücadelesini yükseltilmesi gerektiğine inanıyorum.
Ve tüm bunlara rağmen özgürce yaşamak
istiyoruz, bütün ilişkileri feshederek korkunç bir beklentinin eşitliği içinde
ölesiye titrerken hala görkemli şeyleri umuyorum. Hala daha umutlu musun diye
soran dostlarıma da umut en son ölür diyerek, belki sırf bu yüzden yaşam hep
geç gelecek ve belki de doğa sırf bu yüzden ne eski bir görkemi ne de şimdiyi
kimseye layık görmeyecek.
***
KİMSE DURDURAMAZ Kİ
Yitik kuşağın temsilcisi,
Boyun eğmemeli,
Şeytana pabucunu ters giydirip,
Sözünü esirgememeli,
Ama ihmal etmeden asla,
Şifa niyetine dondurma yemeyi.
***
Gülmeli güldürmeli,
Azıcık çuvaldızı,
Şişkin egolara değdirmeli.
***
Karartmadan enseyi,
Yemeden elenseyi,
Kötü cadı seni bir sihirle,
Kurbağaya çevirse de,
Prensesi mutlaka öpmeli,
Masallar mutlu sonla bitmeli.
***
Çağına tanıklık eden bir yüreğim ben,
Terkisine imgeleri almış şairim ayrıca,
Suyun akışını kim durdurabilir ?
Ömrümden büyük hayallerim var,
Kimse durduramaz ki !.
ENVER TUNA ORMANCI
YORUMLAR