Bu ada yarısında yaratılan bu kokuşmuş düzeni
görmek istemeyen ya da bundan etkilenmeyenlere "Yazıklar olsun! Yazıklar
olsun! Kula kulluk edene yazıklar olsun!"
***
Bunlar yine belli zamanlarda denenebiliyor.
Bunlara lütfen kapılmayalım. Akdeniz fahişesi denilen bu paylaşılamayan muhteşem
yer bizim ülkemiz. Türkiye'yi kötü yönetenler halkları sefalet içinde yaşatıyor
ve bu ada yarısına da uygulamaları aynen taşınıyor...
Kötü yöneticileri elinde tumba ettirilen
burası bizim vatanımız. Burası bizim doğduğumuz, büyüdüğümüz toprağımız. Her ne
kadar çoklarımız ve torunlarımıza yaşanası bir yurt yaratamasa ka da, buraya
sahip çıktığımız sürece, birbirimizle dayanışma içinde, insanımıza sevgi
duyduğumuz sürece bize hiç kimse bir şey yapamaz." Çünkü bu memleket
bizim...
***
Yani diyorum ya Kıbrıs adası dünyanın en küçük
ülkelerinden yalnızca bir tanesidir ama sanki dünyanın merkezi bizim Dikilitaştır
sanıyoruz. Yaptığım programlarda, yazdığım yazılarda ipe sapa gelmez, incir
çekirdeğini doldurmayan gerekçeler ve maruz kaldığım suçlamaları okuyunca
gülüyorum.
Bazıları sanıyor ki ben okuyucu ve izleyici kazanmak
için birilerine saldırmaya çalışıyorum. Asla benim böyle bir niyetim, yok,
ayrıca söylediklerim ve yazdıklarım bana keyif değil gerçekten acı veriyor. Son
günlerin gelişmelerini ele alalım teker teker.
***
Mesela sizin taptığınız benim ise nefret
ettiğim Reisiniz ne dedi? “Ekonomi benim uzmanlık alanım olmasa da ” ne yalan
söyleyeyim böyle bir kelime ağzımdan dökülmez, dökülemez. Ekonomi, doktorluk, mühendislik gibi bir
uzmanlık alanıdır.
Düşünün Üniversite diploması olup olmadığı
bile ülke içi ve dışında bile sorgulanan bir kişinin, bu iddia ile ortaya
çıkmasını. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan da siz vazife çıkarın. 100 milyar
doları iç eden (Mutlaka damatta ekonomi uzmanı) Fazla bir şey söylemeye gerek
yok.
***
Evet, sevgili dostlarım, Erdoğan yönetiminde Türkiye
her konuda baş aşağı gitmeye devam ediyor. Türkiye cehaletle ilerleyeceğini
sanan bir çıkarcı gurubun yönetimi altında önümüzdeki günlerde daha da gerilemeye,
gerilemeye devam etmeyecek. Çünkü artık Türkiye’nin çok daha fazla gerileyecek alanı,
yeri kalmadı.
Demokratik olmayan ve adına devlet denen yapılar
içinde yaşayan toplumlar demokratikleştiği, şeffaflaştığı oranda, özellikle de
iç ve dış barışını sağlamış ülkelerde, ekonomi kendiliğinden düze çıkar, dahası
derin yapıların rolü, işlevi de azalmış olur, kısaca ülke medeni ülkelerle
buluşur.
***
Yine devlet yeterince demokratik değilse, hele
hele, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere, temel hak ve
özgürlükler yok ediliyorsa bunun sonucunda dinci, tarikatlar, illegal
örgütlenmeler, devlete sızmalar da kendini gösterir. Türkiye'de yaşanan tam da
budur
Rüşvet, yolsuzluk gibi toplumu çürüten,
kokuşturan durumlar da kapalı toplumlarda daha yaygındır. Ülke
demokratikleştiği, devlet işleri şeffaflaştığı ölçüde ise hem bu türden illegal
yapılanmalara gerek kalmaz, hem de rüşvet ve yolsuzluk zorlaşır, yapandan hesap
sorulur. Ama ne yazık ki Erdoğan yönetimindeki Türkiye bundan çok uzaktadır.
Demokrasiden hiç nasibini almamış kafa
yapıları ile bir yere varılamayacağı gerçeğini kavramaları gerekir ve demokratikleşmiş,
iç ve dış barışını sağlamış bir ülke yoluna girmelidir. Peki bu gidişat devam
ettiği sürece tutsak ve köle toplumu yetişir.
Bu nedenle, Türkiye, ekonomik olarak güçlenmesi için
yapacağı başta Kıbrıs ve Kürt sorunu olmak üzere sorunlarını insan hak ve
özgürlükleri temelinde çözerek, demokratikleşmektir. O zaman kendi halklarına
olduğu gibi Kıbrıslılara da faydası dokunacak, aksi halde bütün halklar sefalet
içinde yaşamaya devam edecekler...
YORUMLAR