Seçimler yaklaşırken partilere ve siyasilere
akıl verme gibi bir tutum içinde değil mücadelesi içinde olacağım. Çünkü bilelim
ki "GÜÇBİRLİĞİ YOSA OY MOY DA YOKTUR" sokak böyle söylüyor.
Ben gazetecilik okulundan mezun olmadığımı
daha önce de yazmıştım ama unutanlar için bir kez daha hatırlatayım dedim.
Hayat Üniversitesi mezunuyum. 1968
yılında hayat okulunun ilk merdivenlerini inşaat sektöründe boyacı çırağı
olarak çıkmak adımı attım.
Gazetede yazı hayatıma 1977 yılında Rahmetli
Özker Özgür hocamın teşviki ile başladım. İşçi ve Emekçi sorunları ile başlayıp
sonrasında Politik yazılarıma önceleri haftalık köşe yazılarıyla devam ettim.
Bu ada yarısında adına çalışma yaşamımız
içinde yaşanılan sorunları ve sosyal güvenceden yoksun çalıştırılan kaçak
işçiliği yaşanan hak gasplarını konu yaptığım makalelerim yayınlandı. Kaçak ve kayıtdışı yaşam üzerine de epeyce
yazılarımı gündeme taşıdım.
***
Benim en önemli saydığım konuların başında
gelen adamızın dış güçlerin tezgahı sonucu ortasından yırtılması, bölünmesi ve
bu işgal koşullarından kurtuluş yolları üzerine de epeye yazılar yazdım. Ada halklarının kurtuluşunu Rum-Türk
ortak mücadelesinde gördüğümü yazmaktan usanmadım.
Kıbrıs’ın kuzeyinde parçalanmış sol ve barış
güçlerinin birlikte dayanışma içinde yürümeleri gerektiğini o kadar çok yazdım
ki bu birliktelikleri engelleyen kişilerin hışmına da uğradım rejimin hışmına
uğradığım gibi.
Sol güçlerin akıl almaz tutumları yüzünden
ciddi tutarlı ve sürdürülebilir kalıcı bir barış bloğu dahi kurmayı
başaramadık. Seçimlere yönelik olarak kurulan bağlaşıklıklar da her seçim
başarısızlığı sonrasında dağıtıldı. YAŞATILMADI.
Denktaş ve UBP hükümetleri yıllarca hep
kendisini alternatifsiz kılmak için daha fazla hizmet ettiler Ankara
iktidarlarına. Hizmetlerinin karşılığını da her seçim döneminde desteklenerek
gerek tek başlarına gerekse de yanlarına bir küçük ortak montelenerek hükümette
tutunarak aldılar.
***
Hayatımızı harcadık ama Solcuların,
demokratların, yurtseverlerin toplumun varlığı temelinde bir güçbirliği ya da
birleşememe nedeni her şeyin iyisini ben bilirim kibrinden mi? Kaynaklı
olduğunu yoksa partisel çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuklarından dolayı mı
olduğunu çözemedim.
Peki, ama bu ada yarısında sol ya da çözüm
yanlısı güçler birlikte hareket etme noktasında birleşmek zorunda mı? Evet,
ayırım yapmadan tüm çözümü ve barışı savunan siyasi yapılar bu ada yarısında
birleşmek zorundadırlar. Çünkü burası normal bir ülke yerine a normal bir
ülkedir de ondan.
Eğer bir şekilde “GÜÇBİRLİĞİ” gerçekleşseydi
şu an toplumun hayatı bu durumda değil de bambaşka bir hayat yaşamamıza sebep
olacaktı. Yeterli miydi? Hayır değildi,
ilkeli ve dik duran politikalarında hayata geçirilmesi gerekirdi.
***
Ve “GÜÇBİRLİĞİ” kazansaydı... Toplum olarak biz de kazandı sayılıyorduk
zaten. Muhtemelen “BARIŞ ve ÇÖZÜM” umutları çökmeyecek ve belki de daha da
güçlenecekti. Bunu Ankara’ya rağmen
devam ettirebilir miydi o da ayrı bir soru işareti tabii.
Ayrıca toplum liderliği seçiminde alınan
yenilgi de topluma vurulan son darbe olarak kalmayıp ardından Erdoğan reji
tarafından vurulan diğer darbe ve darbe girişimlerine karşı durabilen oldukça
güçlü bir direniş sürecinin başlangıcı olmuş olacaktı diyebiliriz. Bu konuya
devam edeceğim ama bilelim ki "GÜÇBİRLİĞİ YOSA OY MOY DA YOKTUR"
sokak böyle söylüyor.
YORUMLAR