Kimin aklına gelirdi ki bir virüs türeyip de
bu dünyayı dize getirecekti. Şahsen benim hiç aklıma gelmezdi. Hepimizin de
elinden geldiğince mücadele ettiği, ve etmesinden başka da çıkar yolun
olmadığı, insanlığa, insana ve emeğe düşman kapitalist sistemin eseri olan
virüs bu dünyayı yerle bir ederken ülkemiz de bundan nasibini fazlasıyla aldı.
Her ne kadar bu virüsün de kapitalist sistemin
bir oyunu olduğu iddiaları olsa da, bir kez daha anlaşıldı ki “kahrolsun“
demekle kapitalizm yok olmuyor, kahrolup def olmuyor. Virüs elbette kendi
başına ortaya çıkmadı. Bu Kapitalist sistem kendi uzlaşmaz çelişkileri ile
kendini zora soktu.
Doyumsuz para kazanma hırsı ile çok kar elde
etme arzuları Endüstri devriminden dijital devrime, oradan da yapay zekayı
kullanarak yeni bir küresel sisteme geçmeyi amaçlayan karanlık güçler, en son bilimsel teknolojik sistemin ürettiği
virüslerle mücadele etmek zorunda kalıyor.
***
Dünyanın süper zenginleri yeni bir kar ve
sömürü alanı açmak uğruna yenidünya düzenine uygun nüfus planlaması ve ekonomik
düzenlemeler de yapmaktan geri kalmıyor.Her iki durumda da görülen o ki; artık
yenidünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Aşırı iyimser bir yaklaşımla, kapitalist
sistemin sonuna geldik, buradan sosyalizme geçilecek gibi bir varsayım elbette
doğru olmaz. Ancak insanı önceleyen sosyal politikaların kapitalist sistemin
devamı için bile ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğu gerçeğiyle yüzleşmek
zorunda kaldık.
Eğitim sisteminden, sağlık sistemine, üretim
politikalarına kadar hayatın her alanında tüm ilişkiler yeniden gözden
geçirilecek. Ve hatta demokrasi, insan hakları ve özgürlük kavramlarıyla
birlikte toplumsal yaşama yön veren hukuk sistemi bile değişmek zorunda
kalacak.
***
Kuşkusuz yerel ve küresel sermaye her zaman
olduğu gibi bu yeni düzene uygun yeni sömürü araçları ve politikalarını da
devreye sokacaktır. Peki! Bu durumdan insanlık nasıl yarar sağlayacak? Bu
virüsle başlayan kriz ortamı gösterdi ki, dünyaya egemen olmaya çalışan çok
küçük bir azınlığın dışındaki tüm insanların kurtuluşu dayanışma ve
örgütlenmeden geçiyor.
Adı ne olursa olsun, bu virüs; işte bize bunu
dayatıyor olsa da bizler bu salgın döneminin en ağır bedellerini ödeyenler
olarak ne yapıyoruz? Dayanışma içine gireceğimiz yerde birbirimizle kavga
ederek canımızı acıtıyoruz. Yalan mı?
Yitirdiğimiz ve bundan sonra da yitireceğimiz
canlara mal olan bu bedel elbette çok ağır oldu. Ama tarihe
baktığımızda dünyayı etkileyen büyük değişimler, devrimler ve de darbeler
sırasında milyonlarca insan yok olup gitmedi mi?
***
Baksanıza yanı başımız Türkiye'de bu salgına
karşı savaş verileceğine kendi insanına savaş açan bir diktatörlük rejimi neler
yapıyor. Eğer, Türkiye, ülkemiz ve dünyadaki demokrasi güçleri, barış yanlıları
geçmişten ders almayı başarabilirlerse belki de dünyanın en az kayıpla
sonuçlanan savaşı olacaktır, Corona virüsüyle yaptığımız savaş. Bir yanda ilaç
endüstrisinin devlerinin kıyasıya savaşı sürerken, kapitalist sistemin
onarılmaz çelişkileri ve tükenmişliği, dünyayı hızla yeni bir düzene doğru
sürüklüyor gibi görülmektedir.
Şimdi
burada önemli olan bu yenidünya düzeninde ipler kimin elinde olacağıdır. Ne
aşırı ve abartılı bir iyimserlik, ne de anlamsız ama tehlikeli bir karamsarlık.
Şimdi önce kendimizle, sonra da yakın çevremizle kavga etmek yerine şimdi
kucaklaşma zamanıdır!
YORUMLAR