Emeği, onuru ve hiç bir yerden nemalanmadan dik duran alın teri
ile geçinen bir basın işçisiyim. Bulunduğum yerde dostlarımla birlikte önce
onurumuza sonra da işimize aşımıza sahip çıkmak için hep mücadele içindeyiz.
Emeği çalınan her bir işçi düşünün bir gün kalemi ele alırsa
emeğin değerini yazarsa o zaman bir çok şey değişir. Bir gün mutlaka yurduna,
insana, emeğe sahip çıkar. İnanın bu ülkede kaybedecek bir dakikamız bile
yoktur.
Biz emekçiler ne kadar daha bu acımasız çıkar savaşının sürüp
gitmesine sessiz kalacağız. Ey sendikalar! Neden sessiz kalarak bu durumun
devam etmesine göz yumuyorsunuz. Yapacak hiçbir şeyiniz yok mu ya da emekçilere
bu konuda ne düşünüyorsunuz diye sorma zahmetinde bulundunuz mu?
Var olan bu durumunuzla emek sömürücülerine cesaret verip
vermediğinizi düşünüyor musunuz? Bakın biz kendi işyerimizde barışa, özgürlüğe
karşı çıkanlara karşı durmaya çalışarak var olan değerlere sahip çıkmak için uğraşıyoruz
ve kimsenin de desteğini, katkısını beklemiyoruz. Varsın her şey size kalsın
***
Çocukluğumdan günümüze kadar kaç arkadaşımı,
yakınımı, sevdiğimi çeşitli nedenlerle kaybettim, artık ipin ucu iyice katı ya
sayıları hatırlamıyorum artık. Toplumsal mücadele yıllarında büyükler bizleri düşman
ilan ettikleri Rumlardan, yabancılardan korurdu. Askerlerden korurdu.
Büyüklerimiz, bakışını sözünü beğenmeyenlerden
korurdu, biz hep o koruma kalkanı altında savaşmamak için, savaş öğretilmeden,
hile, yalan, dolan öğretilmeden büyümek gayreti içinde olmaya çalıştım, çünkü
biliyordum ki onlar büyüyünce başımıza bunların geleceğini bilmezdi.
Bilselerdi en başta başımıza oturttuklarını
oturtmazlardı. Kendi yerleştirdiklerinin kendi milletine yılan olacağını
bilselerdi ta o zaman kollarını, kanatlarını, kafalarını kırarlardı ki
nesilleri yok olmasın. Zorla ayakta kalan bir toplumun gelecek neslinin yok
edilmesini asla, asla istemezlerdi.
***
Kurulan bu statüko içinde sizleri tebrik
ederim, hiç düşündünüz mü sayenizde çocuklarınız, zehirleniyor, torunlarınız
ölüyor. Şanslı olanlar ya düzgün bir hayat kurmak için her şeyden uzak kalıp
işlerini yürütmeye çalışıyor. Bir
destekçileri, torpilleri varsa ve maddi açıdan şanslıysalar tüm bu pisliğin
içinde olmak islemedikleri için ülkeden göç ettiler, kaçtılar.
Ölmüşlerin arkasından konuşulmaz ama, yaşayan
dedelerimizi, babalarımızı tebrik etmek ve onları avuçlarımız patlayıncaya
kadar alkışlamamız lazım değil mi? Kendi evladını, torununu, akrabasını,
yakınlarını doğup büyüdükleri topraklarda yaşasınlar diye neden mücadele
etmediler.
Onların da öz yurtları olan kendi
memleketlerinden kaçmaları adına her türlü işbirlikçilik, kötülük yapanları
desteklediniz, alkışladınız, sırtınızda saraylara kadar taşıdınız. Sizin
ellerinizle seçtikleriniz sizin sayesinde bu vatan toprakları suç merkezi
uyuşturucu cenneti haline getirildi.
***
Hepiniz de suçlusunuz, uyuşturucu, insan
kaçakçılığı ve her türlü suç ithalatı yapan mafya babalarını adaya doldurup
suçların yaygınlaşmasına çanak tuttunuz. Sizin çıkar ve menfaatleriniz için
gençlerimizi kurban verdiniz, ölmelerine sebep oldunuz.
Bu toplumun, kültürünü gelenek ve
göreneklerini hatta kendine özgü bölgesel şivesini, dilini, dinini, tarihini, unutması
için ne gerekiyorsa yapanları desteklediniz, işlerini, güçlerini ve hatta kim
olduklarını söyleyemeyecek, kendi memleketlerinde tacize zorbalığa uğramalarına
sebebiyet veridiniz. Bu toplumun bitişine ve kendini savunamayacak aciz bir
topluma düşürdünüz.
Bu uğurda mücadele veren yurtseverleri, linç
etmeye kalkanlarla birlikte oldunuz ama artık hesaplar ters dönmeye başlıyor ve
toprağa “bilinçli” bir şekilde atılan ve kendisinden bir çınar doğması beklenen
tohum da, bulunduğu toprakta çürümeden yeryüzüne çıktığı andan itibaren artık
bünyesinde gizli bir çınar hasretiyle kök salarak büyümektedir.
YORUMLAR