Tüm Müslümanlara Muhammed’in son peygamber
olduğu öğretilir. Bu nedenle bir kişi çıkıp “bana peygamberlik geldi” dese
hemen ona “deli” muamelesi yapılır.
Bildiğiniz gibi tüm peygamberler yaratıcının
emirlerini insanlara taşıyan elçi olarak görevlendirilmiştir. Yaratıcı
neden insanlara direk emir verme yerine bir aracı kullanmıştır
pek bilinmez. Buna rağmen değişik zamanlarda farklı “peygamber göndererek” farklı
emirler vermiş.
Örneğin Hıristiyanlara domuz etini
yasaklamazken Müslümanlar yasaklamıştır. Hıristiyanlara kutsal sayılan şarabı
içmeyi yasaklamazken Müslümanlara yasaklamıştır. Bu farklılıklar neden kaynaklanır? Yaratıcı önceki emirlerinde yanıldığını mı fark etti
de sonradan düzeltme ihtiyacı duydu?
Bunun gibi birbiri ile çelişen yaratıcının
emirleri farklı elçiler tarafından insanlara iletildi. Tabi ki hiçbirinin
kanıtı yok. Yani hiçbir peygamberin
yatırıcının elçisi, olduğunu kanıtlayacak kanıt yok. Her dinde peygamberler için anlatılan mucizelerin
kanıtı hâlâ daha yok.
Musa’nın Kızıl Deniz’i yardığına inanılır ama
kanıt yok. İsa’nın beşikteyken konuştuğuna, dört ölüyü dirilttiğine inanılır
ama kanıt yok. Muhammed’in Ay’ı ikiye bölmesi bir mucize olarak anlatılır ama
kanıt yok.
Tüm dinlerde din adamlarının söyledikleri
doğru ve inanılması gereken bilgiler olarak anlatılır. Bu yönü ile din adamları
hem manevi hem de maddi olarak desteklenirler. İnsanların onlara karşı sevgi ve
saygısı ise çok zaman istismar
edilmiştir.
Yöneticiler ve din adamları halkı daha kolay yönetmek ve onlardan çeşitsi
menfaatler elde etmek için kendilerini adeta bir peygamber gibi göstermeye
başlamışlar.
Ortaçağ’da Hıristiyan ruhban sınıfı krallar ile birlikte kendilerini halkın
üstünde görmeye ve herkesi yaratıcı
adına kendilerine kulluk etmelerini sağlamışlardı. Günümüzde ise Müslüman din adamları ise kendi
cemadatları ve tarikatları içinde bir peygamber gibi hareket etmektedirler.
Bu tarikat liderleri din adına emirler
vermekte ve bu emirlerin yerine getirilmesi için de cennet ve cehennem vaat
etmektedirler. İnsanlar yaratıcıdan çok din adamlarına kulluk etmeye
başlamışlardır.
Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanı Osmanlıdaki
Şeyhülislam gibi fetva vermeye başladı. Mahkemeler gerekçeli kararları
İslam inancını referans almaya başladı.
Her caminin imamı, her tarikatın lideri sanki bir peygamber gibi vaaz vermeye
başladı.
İslamiyet yaklaşık 1400 yıl önce taraftar toplamaya başladı. İnançlar yeni bir
yaşam şekli oluşturdu. O yılların şartlarında beslenme, barınma ve giyinme
belli, şekle sokuldu. Ne yazık ki günümüzdeki Müslüman din adamları da
1400 yıl önceki yaşam tarzını dayatmayı
bir İslâm inancı olarak görmekte ve insanları buna uymaya zorlamaktadır.
İslamiyet
kendini yeni çağa uydurma yerine 21.
Yüzyıldaki yaşamı ortaçağ karanlığına
götürmek istemektedir. Bu karanlık çağdışı düşüncelerin ürünü olup insanlığa
karşı bir tehdit oluşturmaya devam edecektir.
YORUMLAR