Türkiye’deki Erdoğan yönetimi gizli ajandasını
açtı. Bu ajandada iktidar süresince şartları olgunlaştırıp son darbeyi vurma
planı 2023 olarak belirlenmişti. Bu tarih modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine
Osmanlı’nın devamı olacak ve şeriata dayalı bir din devleti kurulmasının tarihi
olacaktı.
Böylece 1923’te sona eren Osmanlı tekrar
canlandırılacaktı. ‘2023’e 2 yıl kala gizli niyet artık açık açık ortaya
çıkmaya başladı. Önce Diyanet İşleri Başkanlığı Devlet Protokolünde 12. Sıraya
çıkarıldı.
Bu makam yavaş yavaş Osmanlı dönemindeki
Şeyhülislam makamına dönüştürülerek 2. Sıraya
çıkaracaktır. Ardından Sayıştay Binasının açılışındaki dualı tören.
Ardından Askeri okul mezunlarındaki tören insanların gözüne soka soka laik
devlet yapısına ters görüntüler açık açık gösterildi.
Bu günler nasıl gelindi?
Türkiye’de Atatürk zamanından sonraki tüm
yönetimlerin bu durumdan sorumluluğu vardır. Laiklik adına yapılan baskılar ve
buna ters tepkiler birbirini ateşleyen
etkenlerdi. Atatürkçülük adına
yapılan baskılar, askerin devlet işlerine
devamlı müdahale etmesi böylece ayrıcalıklı bir kurum olarak ortaya
çıkması da elbette unutulmamalı.
Demokrat parti dönemindeki dinin önünün
açılması, laik devlet üzerinde bir tehdit olarak görüldü. Dini cemaatlere ve
tarikatlara kapılar açıldı. 12 Eylül döneminde bu hızlandırıldı. İmam hatip
liselerinin açılmasıyla nüfus içinde dini eğitim alarak laiklik karşıtı büyük
bir nüfus yetiştirildi.
Buna
cami imamlarının cemaatlerine yaptıkları hutbelerde söyledikleri de
eklenince laiklik karşıtlığı hızla büyüdü. Tüm bunlar yapılırken gerçek
niyetleri takiye ile gizlendi.
AKP iktidarına giden yolda hem sağ hem de sol
partilerin büyük suçu vardır. Büyüyen laikliktik karşıtı kesimden oy alabilmek uğruna gelen
tehlikeyi göremediler. İşin en üzüntü veren yanı ise aynı partiler bugün dahi
bu tehlikeyi görememektedir.
“Yetmez ama evet” diyerek AKP’ye destek veren
liberal solcular da bu gidişte büyük destek verdiler ve onlar da bu durumdan
sorumludurlar.
KKTC’de şimdilik Din İşleri dairesi protokolde
en son sıradadır. Aslında laik bir
devlette dini hiçbir makam protokolde
yer almamalı.
Türkiye’de Diyanet Başkanlığı’na verilen
önem göz önüne alındığında ve Erdoğan’ın “Bizde ne varsa sizde de
olacak” dediğini düşünerek yalında buradaki protokol sırasında da değişikliğe
gidilirse hiç şaşırmamak gerekir.
Kıbrıslı Türklerin yaşam tarzına uymayan bu
gidişat karşısında uyanık olmak ve Erdoğan’ın 2023 hedefinde olmamak için dik
durmak gerektiğine inanıyor ve uyarıyorum.
YORUMLAR