AB dönem başkanlığı şimdi Fransa’da Fransa
cumhurbaşkanı Macron :”Türkiye’nin AB üyeliğine üyeliği sıcak bakıyor musunuz?”
sorusuna Le Parisen gazetesine verdiği demeçte Erdoğan ve AKP iktidarının şu
anda uyguladığı dış politikaları dikkate alarak şöyle dedi: “ Erdoğan’ın
izlediği siyaset ve uygarlık projesi Avrupa değerleriyle uymuyor.
Türkiye, siyasal İslam'ı genişletme projesi
yürütüyor. AB üyesi Kıbrıs’ı tanımıyor. Doğu Akdeniz’de saldırgan bir politika
izliyor. Ben Türkiye’nin Avrupa ile ilişkisi olmasını arzu ederim. Çünkü bizim
değerlerimize bağlanırsa, bizden daha fazla uzaklaşamaz.” dedi.”
Görüleceği gibi Erdoğan’ın Türkiye’si ile şu
andaki AB değerleri arasında uçurumlar var. Bu soruya sadece Macron değil tüm
AB ülkeleri de aynı cevabı verirdi. Zaten iç politikaları nedeniyle de AB
değerlerini uygulamadığını AİHM kararlarını tanımadığını söylemesi bile üyelik
görüşmelerinin askıya alınmasını gerektirirdi.
Türkiye ne zaman üye olabilir? Sorusuna
verilecek en gerçekçi yanıt Atatürk zamanındaki bir olayı anlatarak
okuyucuların kendi yorumlarına bırakıyorum: Kurtuluş Savaşı’nın başlamasından
hemen önce kurulan Milletle Cemiyeti ülkeleri Hasta Adam dedikleri Osmanlı
Devleti’nin işgal etmeye başlarlar.
Savaş kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti
kurulduktan sonra Başta İngiltere olmak üzere Türkiye – Sovyetler Birliği
ilişkileri dikkat çeker. Bu aynı zamanda bir endişedir de. Türkiye’yi Sovyetler Birliği etkisinden koparmak
için Milletler Cemiyetine üye olması gerektiği fikri ortaya atılı.
O zamanlarda Sovyetler Birliği ve Türkiye
Milletler Cemiyetine üye değildiler. O zamanın koşullarında Milletler
Cemiyetine girmek için müracaat etmek gerekiyordu. Türkiye o güne kadar Milletler Cemiyeti’ne
üyelik başvurusu yapmamıştı. Böyle bir konu gündemlerinde yoktu.
O yılların parlayan yıldızı Genç Türkiye
Cumhuriyeti’nin hızlı kalkınması ve çağdaşlaşma yolunda büyük mesafe kastetmesi
birçok ülkenin dikkatini çekmişti. Milletler Cemiyeti o güne kadar uyguladığı
üyelik başvurusu gereğini Türkiye için değiştirdi.
Türkiye’nin üyeliğe davet edilmesi için 6
Temmuz 1932’de yapılan Olağanüstü genel Kurul’da oybirliği ile alınan kararda
üyelik başvurusu yerine Türkiye’ye üyelik daveti alınması yazılıdır. BU davet
üzerine o zamanki adıyla Milletler Cemiyeti, şimdiki adıyla Birleşmiş Milletler
üyeliği sağlandı.
Bu olay bir devletin nasıl itibar kazandığını
ve bu itibar sayesinde uluslararası ilişkilerde nasıl karşılandığını anlatan
örnektir. AB değerlerinden uzaklaşarak, İslami devlet anlayışıyla yüzlerce yıl
geriye götürülmek isteyen bir Türkiye ‘ye kimse itibar etmez, güven duymaz.
İnsan haklarının yok sayıldığı, temek hukuk
kurallarının geçersiz olduğu, attığı imzalara sadık kalmayan bugünkü Erdoğan
rejimini hiçbir uluslararası, kuruluş üyelik için ona yer açmaz.
Yapılması gereken AB normları üzerinde bir
demokrasi, çağdaş dünyaya örnek olacak insan hakları, sosyal devletlere örnek
olacak hayat standardı sağlamaktır. İşte
o zaman elde edilen itibar ve saygınlıkla devletler sizi yanlarında görmekten
onur duyarlar. Şimdiki durumuyla Türkiye ancak kendisi gibi İslami devletlerin
arasında çağdışı bir görünümde kalır.
“Çağın lideri” demekle olmuyormuş. Ülkesini
çağı ötesine taşımakla oluyor dünya liderliği.
YORUMLAR