Ali Baba ve Kırk Haramiler masalını sanırım herkes bilir. Bu masalı okumayanlar da mutlaka filmini izlemişlerdi. Ortadoğu coğrafyasında anlatılan bu masal tüm dünyada biliniyor.
Masalın ortaya çıkışı ile ilgili bilgi olmasa da o yıllarda insanların yaşam şekline uygun olduğuna inanılmaktadır. Çeşitli değişikliğe uğrasa da ana fikri hep aynıdır.
Soygun ile yaşayan 40 harami ve onların hazinelerini ele geçiren Ali Baba arasında geçen bir macera.
Soygun düzeninin güce dayalı bir sistem olduğu bellidir. Burada sistem soygunu ve her türlü yasal olmayan ve menfaat sağlayan işler mutlaka bir güç tarafından korunur. Bu güç yasa dışı örgütün silah ve para gücü yanında devletin de bir bölümünün katkısıyla yaratılır. Devletin özellikle politikacıları ve güvenlikle ilgili bürokratları bu işlerden bazıları daima işbirliği yapılan kişilerdir.
Peki devletler bu gibi suç örgütleri ile mücadele edebilecek durumda mı?
Egemen bir devlette elbette bu güç elindedir. Yasalara ve uluslararası hukuka göre yönetilirse bu gibi suç örgütleri ile mücadele edebilir. Burada en hassas nokta devlet yönetimindeki kişilerin bu gibi suç örgütleri ile mücadele edecek kadar kararlı ve dürüst olmasına bağlıdır. Bir kere bu tip suç örgütlerle işbirliği yaptıysanız örgütün elinde şantaja dayalı birçok gizli belge ve fotoğraflar bulunabilir. Artık örgütün elinde oyuncak olursunuz.
Aklınıza gelebilecek her türlü yasadışı eylemler içinde insan kaçakçılığından tutunuz da rüşvet, kara para aklama, dolandırıcılık, insanların malına mülküne çökme ve bunların fazlası vardır.
Devletin en tepesindeki kişi veya kişiler için bu suç örgütleri özellikle seçim dönemlerinde “bizim de katkımız olsun” diyerek yardım adı altında para bağışı yapmaktadırlar. Seçim kazanmayı her türlü insani değerin üzerinde gören ve siyasi geleceğini bu örgütlerin varlığına dayanan kişiler bu yardımları büyük bir mutlulukla kabul eder. Artık örgütün kontrolündedirler.
Seçim sonucu bu “yardımların” bedeli ödenmelidir ve örgütler isteklerini ilgili siyasilerden talep ederler ve yaptırırlar. Bunun örneklerini çokça görebiliriz.
Şimdi gelelim en can alıcı noktaya. Böyle bir düzenin oluşturulduğu ülkede adalet kavramı olur mu? Olmaz.. Yaslar insanlara eşit uygulanır mı? Uygulanmaz. Yasa dışı işerin yapılmasına göz yumma olmaz mı? Elbette olur. Devlet artık suç örgütlerinin kontrolündedir.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki yapı işte böyle bir yapıdır. Vatandaş devletin yolsuzlukla mücadele ettiğine inanmıyor. Yaşadıkları ve gördükleri onu bu düşünceye sevk etmiştir ve haklıdır.
Sahi eski başbakan tanınmamışlığı fırsata çevirmekten bahsederken bunu mu kast etmişti acaba.
Yasadışı suç örgütleri için bulunmaz Hint kumaşı olan Kıbrıs’ın kuzeyi için çözüm ve barış varlıklarına karşı en büyük tehdittir. Bu konuda dikkat ediniz. Her kim ki çözüm ve basış istemiyorsa bilin ki bu düzenden zengin olmakta ve dünya hukukunun dışında kalmayı fırsata çevirmişlerdir. Harami düzeninden yararlanan Ali Babalar etrafımızda çok var. Olacak da.
YORUMLAR