Ticaretten pek anlamam. Buna rağmen hayatın
bir parçasıdır. Ben hep tüketici yani müşteri pozisyonunda oldum. İyi ki satıcı
pozisyonunda olmadım.
Bunun sebebi alacağımı istemekten çekinirim.
Yokluk içinde büyüdüm. Fakirliği bilirim. Belki bu nedenden olacak insanlardan
alacağımı bile isteyemem. Verirse verir vermezse canı sağ olsun.
Şimdi diyeceksiniz ki hem satıcı değilsin hem
de alacaklı olabiliyorsun. Haklısınız. Öğretmenlik mesleğim sırasında birkaç
matematik kitabı yazmış ve bastırmıştım. Haliyle yapılan masrafı karşılamak
için ve biraz da emeğimin karşılığını almak için sattım.
Okullara veya öğretmenlere belli miktar teslim
ederim. Öğretmenden para almazdım. Öğretmen sattıklarının parasını öderdi.
Eksik, fazla parayı saymadan alırdım.
***
Ülkelerin de ekonomisini yönetmek ticaret
yapmak gibidir. Gelirler ve giderler vardır. Tabi ki ülkelerin çoğu bu gelir
gider dengesini tutturamaz ve açık verirler. Borçlanırlar. Bu borcu kapatmak
için bazı ekonomik tedbirler uygularlar.
Bu bazen çare olur bazen de olmaz. Sıkıntıyı
her zaman fakir halk çeker. Türkiye’deki tek adam rejiminin başında olan ve
kendisini ekonomist olarak tanımlayan Erdoğan ülkenin ekonomisini tek başına yönetme iddiasındadır.
Son teorisi ekonomi bilimine ters düşse de
bunu uygulamakta kararlıdır. Faizleri düşürerek enflasyonu da düşüreceğini
kanıtlamak için Türkiye’yi ateşe atmaktan çekinmiyor. Bir inat uğruna insanlar
yaşam savaşı veriyorlar.
Erdoğan tıpkı iflas eden tüccar gibi
davranmaya başladı. Bir farkla tabi ki. İflas eden Tüccar eski veresiye defterlerini karıştırıp tahsil
edemediği alacağı var mı diye bakarmış. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda
böyle alacaklı olması söz konusu bile değil.
Bu durmada Erdoğan çare olarak Kur’an’ı
karıştırmaya başladı. Kur’an’da bulduğu sürelerdeki bazı ayetlerle durumu
kurtaracağını ümit ediyor. 19 Yıldır öyle veya böyle uyguladığı faiz
politikasını bir anda eleştirmeye başladı.
Bakara süresinde faizin haram olduğunu
savunarak faizi düşürme politikasına kılıf da buldu. Yine aynı
Erdoğan Kur’an’a göre çekilen ekonomik sıkıntıların yaratıcının bir imtihanı
olarak göstermekte ve insanları böyle durumlarda dua ederek, sabrederek
beklemeleri gerektiğini öğütlüyor.
Bu şekilde imtihanı geçeceklerini ve öldükleri
zaman cennette mükâfatlandırılacaklarını ima ediyor. Tabi bu konularda Diyanet
İşleri başkanlığı da geri durmaz.
***
Bizim gazetelerde Tatar’ın Din İşleri
Başkanlığı tarafından Hala Sultan Camisi Konferans Salonu’nda düzenlenen
“Kur’an-ı Kerim” konulu konferansa katıldığını öğrendim. Burada yaptığı
konuşmada hem milli hem de manevi duyguların önemini anlattı. Bu şekilde Kur’an
la olan ilişkisini iyice geliştireceğe
benziyor. Ne de olsa Türkiye’de Erdoğan in sarıldığı bu kaynak gün gelir
kendisine de gerekebilir.
Bu koltuk, nu makam sevdası nelere kadirdir. Düşünmeden edemiyor insan.
YORUMLAR