Dünyayı kuşatan emperyalizmin neo liberal
ekonomi politikalarının kaynağı ABD’dir.
ABD, kendi çıkarlarına göre dünyanın şekillenmesi ve bu sömürü düzeninin
devam etmesi için hiçbir zaman müdahale
edip kan dökmekten çekinmemiştir.
Bu anlamda Güner Amerika ülkeleri ABD için hep
gözetlenmesi gereken ülkelerdi. Küba ise
ABD’ye göre en büyük tehdit ve düşmandı. Bu düşmanlık, Küba halkı!nın
ABD çıkarlarına karşı kendi topraklarını
koruma iç güdüsünden başka bir şey değildi. ABD bunu hiçbir zaman kabul etmedi.
Küba hâlâ ABD tarafından uygulanan ekonomik
ambargo altında. ABD, her zaman güney Amerika ülkelerinde kendilerinin
çıkarlarına uygun diktatörler yaratmış
ve onları sayesinde sömürüsünü devam ettirmiştir. Bu ülkelerden biri de
ŞİLİ’dir.
Salvador Allende 1970’te başkan olarak
seçildi. Bu başkan sosyalist bir geleneğin temsilcisi olduğu için ilk yaptığı
reformlarla madenciliği ve endüstriyi devletleştirmek oldu. ABD buna sessiz
kalamadı. İlk iki yılda büyümeye geçen Şili, müdahaleler sayesinde oluşan
enflasyonist baskı karşısında zarar görmeye başladı.
Özellikle sağ muhalefet güçlerinin Allende’ye
karşı birleşmeleri ve bunun ABD tarafından desteklenmesi Allende’yi zor durumda
bıraktı. 1 Eylül 1973'te General Pinochet önderliğindeki Şili Silahlı
Kuvvetleri yönetime el koydu. Allende isyancıların saraya girmesi üzerine
intihar etti.
Şili’de bu yıl yapılan başkanlık
seçimlerinde ikinci turda iki aday
yarıştı. "İtibarı Destekliyorum" ittifakının adayı sol görüşlü
Gabriel Boric yüzde 55,87 alarak yeni başkan seçildi. Boriç öğrenci hareketleri
sırasında da bu hareketlere başkanlık etmişti.
Seçim propagandasında eşit eğitim ve eşit
sağlık hizmeti ve emeklilerin geleceği üzerinde projeler anlattı. Seçimlerin
kazanılmasında en önemli etkenler ise gençlerin ve özellikle kadınların Boric’e
büyük destek olmalarıydı.
Sosyalist bir liderin bu başarısı dünyada
büyük ses getirdi. Tek kutuplu Dünya’da Emperyalizmin politikalarına karşı
kazanılan bu zafer Dünya sol ve devrimci hareketini heyecanlandırdı.
Boriç’in kazanmasını sağlayan seçim stratejisi
de örnek olmalıdır. Bu ittifakta komünist Parti, Ekolojistler, Bölgeselciler,
ve Hıristiyan Sol ile yeni sol yer almaktaydı. Bu stratejinin başarılı
olmasındaki etkenlerden en önemlisi kitlesel bir güç olarak aynı hedefe
odaklanmaları ve bu doğrultusunda hareket etmeleriydi.
Burada aklıma gelen Arşimet’in o ünlü sözünü
sizinle paylaşayım: “Bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden
oynatayım” demişti ünlü Yunan filozofu ve bilim insanı. İşte Şili halkı Sol
ittifakla bu dayanak noktasını oluşturdu. Bu dayanak noktası ile Boriç’i
kazandırdı.
Teori ve pratiği ile başarışı olduğunu
kanıtlayan bu strateji artık NEO liberal ekonomilerin uygulandığı ve insanların
sömürülerek daha fakir yapıldığı düzenlerde de kullanılmalıdır.
Onlar ittifakla başardı. Darısı bizim başımıza
diyeceğim ama geç kalınmış bir dilek olacak.
YORUMLAR