Bir devlet haksızlığa uğradığını iddia edince ilk yaptığı açıklama” :Uluslararası hukuku yok saydı” şeklinde olmaktadır. Bu durum genellikle de bir işgal söz konusu olduğu dönemlerde hatırlanır.
Savaşlardan ders aldıkları zaman devletler bir araya gelerek bazı kurallar koymuşlar ve bu kurallara uyacaklarının sözünü vermişler. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin ve daha sonraki ekleri bunun için yapıldı. Hiçbir savaşta bu kurallara uyulmadı. Hep kurallar çiğnendi. Yaptırım yok.
Uluslararası anlaşmalar da var elbette. Bu tür anlaşmalarda imzacı devletler birbirlerine taahhütte bulunurlar ve imza koyarlar. Uymasalar ne olur ki?
Devletler zaman zaman imzalarına sadık kalmayarak çeşitli bahanelerle anlaşmayı çiğnerler. İşte bu anlaşmaların en zayıf noktası da buradadır. Yapılan tüm anlaşmaların caydırıcılığı yoktur.
Güç kimdeyse anlaşmayı da o istediği gibi yorumlar. Zayıflar ise bunun bedelini kendi insanlarına ödetirler. Birleşmiş Milletler de aynı düşünce ile yani dünya barışını sağlamak amacıyla kuruldu. Kuruldu kurulmasına da kontrol Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin elinde.
Yani nükleer güce sahip devletler dünyanın barışını sağlamakla görevli gibi. Geçmişe baktığımızda ne Cenevre sözleşmeleri, ne de BM dünya barışını sağlamakta yeterli oldular. Aksine dünya barışını ellerindeki hem ekonomik hem de askeri güçle tehdit etmeyi sürdürdüler.
Kendi çıkarları için işgal etmekten, uyduruk sebeplerden binlerce insanın ölmesini ve acı çekmesine sebep oldular. Neo Liberal ekonomik sistem dünyayı tek bir Pazar olarak görmektedir.
Bu nedenle bu pazardan en büyük payı kapma, hem coğrafi, hem ekonomik, hem de silah gücü olarak lider olmak için birbirleriyle kıyasıya bir yarışın içindedirler. Uluslararası sermaye de buna uymakta ve kazançlarına kazanç katmaktadırlar.
Silah geliştirme için her yıl milyarlarca dolar harcanmaktadır. Bunların satışı için pazar bulmak devletlerin birbirlerini tehdit etmeleriyle olabilmektedir. Bu silahlanma yarışı da güçlü devletlerin çıkarınadır.
Bu nedenle dünyanın her yerinde çıkan silahlı çatışmalar onlar için bir pazardır. Kazanç kapısıdır. Özellikle de silah üreten şirketler devlet yönetimlerinde de her zaman söz sahibi olmuşlardır.
Bu nedenle istediklerini yaptırmakta pek beceriklidirler. Dünyada insanların kurduğu bir adalet sistemi yok. Haklı olsanız bile güçlü değilseniz yenilirsiniz. Haksız görünürsünüz. Kimse de sizin haklılığınızı görmek istemez.
YORUMLAR