Herkese
merhabalar,
Yaşadığımız şu hayatta bazı şeylerin hiç
bitmemesini isteriz. Mutlu olduğumuz anlar, sevdiklerimiz ile birlikte
olduğumuz anlar, çok beğendiğimiz bir kitabı okuduğumuz an, romantik partner
ile birlikte olunan an, bir bireyin arkadaşları ile birlikte olduğu an gibi
günlük hayatımızda var olan durumlar... Eminim daha aklıma gelmeyen birçok
durum vardır. Bu durumların bitmesini istemeyiz. Çünkü bitince kendimizi bir
boşluğa düşecekmiş gibi hissederiz Alıştığımız durumun dışına çıkacağız ve bize
çok yabancı olan bir durumun içerisine girmiş olacağız. Oysaki her anın ya da
yaşantının gerektiği noktada bitmesi gerekir. Bitmeli ki bireye faydası olsun.
Olmayan şeyleri zorla oldurmaya çalışmanın
bir anlamı yoktur. Hatta bitsin ki daha fazla kötüleşmesin. Örneğin burada
okuduğum bir kitaptan bahsetmek istiyorum. “Sol Ayağım” kitabını eminim çoğu
kişi duymuştur. Birincisini o kadar zevkle ve heyecanla okumuştum ki tadını
almıştım. İlkinden bu kadar etkilendiysem ikincisinden de etkilenirim diye
düşünüp Sol Ayağım 2 adlı kitabı aldım ve okudum. Ancak söylemeliyim ki umduğum
tadı bulamadım. Düşündüğüm zevki ve heyecanı alamadım. Resmen kitap anlamını
yitirmiş gibi hissettim. İşte bu nokta da düşündüm ki bazı şeyler tadında
bırakılmalı; bırakılmalı ki o ilk verdiği heyecan, mutluluk kaçmasın. Adı
geçtiği zaman bile mutluluk versin. Arkasından “ama” dedirtmesin.
Bazı
ilişkiler, bazı arkadaşlıklar da böyledir. Size zevk vermiyorsa, sizi siz
olmaktan çıkarıyorsa uzatmamak gerekir. Sizi kendinizden uzaklaştırıyorsa
noktayı koymalısınız. Çünkü bir insanın gerçekten mutlu olması, gerçekten
kendini iyi hissetmesi önce kendini keşfetmesinden başlar. İnsan önce kendisi
ile mutlu olmayı öğrenmeli. Kendisi ile baş başayken kendisinin farkına
varmalı. Ben gerçekten ne istiyorum? Hayatımın nasıl devam etmesini istiyorum?
gibi derin düşüncelere girip kendi kendini tanıması gerekir. İşte tam da bu
nokta da kendisini tanıyan ve ne istediğinden emin olan birey hayatını
yönlendirmeyi becerecektir ama ne yazık ki o kadar çok kendimizin farkında
değiliz, o kadar çok korkarız ki yalnız kalmaktan sanki alıştığımız şeyler
bitince hayatta bitecekmiş gibi hissediyoruz. Kendimizin farkında olmadığımız
içinde çevremizdeki hiçbir şeyin tadını alamıyoruz. Her şeye bir eleştirel
gözle bakıyoruz. Ve ben bu nedenle diyorum ki:
Kendinizi Sevin
Kendinizi Fark edin
Eleştirmek Yerine Anlamaya Çalışın
Gerektiği Yerde Noktayı Koymayı Bilin
Gerektiği Yerde ‘HAYIR’ Demeyi Bilin…
İnanın bana bütün bunları yaptığınızda yaşamın ne kadar değiştiğini ve
her şeyin ruhunuza nasıl da iyi geldiğini göreceksiniz…
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Hoşça kalın, sağlıcakla kalın…
YORUMLAR