Herkese merhabalar,
Dakikalar, saatler,
günler, haftalar, yıllar…
Geçiyor da geçiyor. Zaman dediğimiz kavram
kimi zaman hiç geçmez iken kimi zaman da “Vay be” dedirtiyor. Geçip giden zaman
içerisinde birileri doğuyor, birileri ölüyor, birileri evleniyor, birileri
boşanıyor, birileri mutlu oluyor, birileri ise mutsuz. Zaman ile birlikte geçip
giden ömrümüzde her geçen gün yaşadığımız olaylardan ders çıkarmaya çalışıyor
muyuz, yoksa olduğumuz yerde sayıyor muyuz? Hiçbir şeyin farkına varmadan
monoton hayatımıza devam edip gidiyor muyuz? Umarım farkına varıyoruzdur ya da
daha fazla zaman geçmeden umarım varırız.
Peki tüm bu yaşadığımız duygulara bakış açımız
nasıl?
İnsanlar
mutlu olduğu anların hiç bitmemesini hep böyle devam etmesini ister. Elbette
mutlu olmak güzeldir. Kimse mutsuz olmasın. Ancak hayat denen yolculukta
mutluluk kadar mutsuzluklarda yer alıyor. Mutlulukları başımızın tacı ederken,
mutsuzlukları da tüm dünya durmuş gibi algılıyoruz. Oysa ki mutluluklara açık
olduğumuz kadar mutsuzluklara da açık olsak her ikisinin de hayatımızda olması
gerektiğini kabullenebilsek emin olun ki daha rahat atlatacağız. Üzüntü, sevgi,
mutluluk, mutsuzluk, öfke, kıskançlık, hüzün vs. vs. birçok duygumuz vardır ve
insanların tüm bu duyguları yaşamaya ihtiyacı vardır. Tüm bu duygularımızı yeri
geldiği zaman yaşamanın kimseye zararı yoktur. Aksine faydası vardır. Örneğin
eşinizle, annenizle, babanızla, kardeşinizle hiç fark etmez bir tartışma
yaşadınız. Bunun üzerine üzüntü, sinirlilik, mutsuzluk gibi negatif bir ruh
haline girdiniz. Tam da bu noktada bu duygumuzu yok saymak yerine “Şu an bu
duygudayım. Bunları derinlemesine yaşayıp öyle geçmeliyim” diyerek kendimize
hatırlatabilir. Bu konu hakkında bilişimizi bu yöne doğru yönlendirebiliriz.
Biz
bireyler olarak kendimize olumsuz duyguları yakıştıramıyoruz. Örneğin “Ben hiç
kıskanç değilim” diyoruz. Ancak şunu bilmeliyiz ki her insanın içinde biraz da
olsa kıskançlık vardır. Kıskanç olmanız sizi kötü bir insan yapmaz. Sakın
yanlış anlamayın. Burada anlatmak istediğim sevinç ve mutluluk gibi pozitif
duygular kadar öfke ve kıskançlık gibi negatif duygularda vardır ve bunların
bizde olduğunu kabul etmek gerekir. Fakat bir bireyi kıskanmak o kişiye kötü
şeyler yapalım demek değildir. Karşımızdaki kişinin kötülüğü için uğraşalım
demek değildir. Sağlıklı kıskançlık şu şekilde olur; karşımızda bize göre daha
iyi durumda olan bir birey olsun. Bu noktada bu bireyi yerin dibine sokmayı
istemek yerine ona ve bana bu kıskançlığın sağlıklı bir şekilde faydası
olmasını sağlayabiliriz. Yani karşımızdaki kişinin iyi yönünden kendimizi
faydalandırabiliriz. Karşı taraftaki iyi yön benim bilgi haneme, kişiliğime
pozitif anlamda ne katacaktır onu bulmak ve o şekilde kıskançlık yapabilmek
faydalı olacaktır.
Burada
denilmek istenen öfke ve sinirlilik halinde iken bunu dibine kadar yaşamalıyım
diye düşünüp sinirlendiğiniz kişiye şiddet uygulamak değildir. Kendimizi o
noktalarda kontrol etmek gerekir. Tüm bu duygularımızın biz insanlar tarafından
yaşandığı ve bunların bizde de olabileceğini kabul etmek gerekir. Kendimizi
bütünü ile kabul edebilirsek kendimizi daha rahat ve huzurlu hissedeceğiz.
Bireyler kötü duyguları kendilerine yakıştıramadıkları için onları bastırmaya
taaa derinlere itmeyi böylece unutmayı tercih ediyor. Ancak bilinçaltımız böyle
değil. O bizim bastırdığımız durumları hiç beklemediğimiz anlarda ve hiç
beklemediğimiz bir şekilde dışarıya vuruyor. O yüzden diyoruz ki HAYATI BÜTÜNÜ
İLE KABULLENMEK gerekir.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Hoşça kalın, sağlıcakla kalın…
YORUMLAR