Herkese merhabalar, bugün sizlere bir süredir
üzerinde düşündüğüm “Kitap Okumayı Sevmiyorum” cümlesi hakkında bazı
düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Bu cümle bir süredir beni düşündürtse de
üzerinde olumlu düşünmeye kendimi zorladım ama sanırım nereden zorlarsam
zorlayayım bir türlü kendimi ikna edemedim. Bunun bir kişisel tercih olduğunu,
kitap okumak yerine başka aktiviteler yapmanın tercih edilmesi veya bireylerin
hiç vakit bulamaması şeklinde telkinleri kendime söyledim. Ancak dediğim gibi
tüm bunlara karşın ikna olmadım. Sanırım olmayı da düşünmüyorum. Çünkü
gerçekten tatmin edici cevaplar olduğunu düşünmüyorum. Elbette gün içerisinde
birçok yoğunluğumuz olabilir, işimiz, çocuklarımız, ev sorumluluğu, eş
sorumluluğu vs. gibi. Hatta bazen 24 saatin bize yetmediğinde hem fikir
olabiliriz. Ancak gün içerisinde kendimiz için bazı şeyler yapmaya vakit
bulabiliyorken örneğin televizyon izlemek, sosyal medya da saatlerce dolaşmak,
bir kafede saatlerce oturmak gibi. Elbette bunları hiç yapmayalım demiyorum.
Tabi ki yapalım. Çünkü insan olarak bunlara da ihtiyacımız vardır. Sosyalleşmek
adına bir arkadaşımızla, annemizle, babamızla, çocuğumuzla bir kafe de kahve
içelim,dizi izleyelim, film izleyelim, sosyal medyayı kullanalım. Çünkü tüm
bunlar da artık hayatın bir parçası ve zaman zaman istediğimiz, kendimizi mutlu
edebildiğimiz fırsatlardır. Fakat burada demek istediğim tüm bunlara vakit
bulabiliyorken, istedikten sonra bir şekilde ayarlayabiliyorken açıkçası kitap
okuyamama sebeplerine inanmak çok zordur. Okumayı sevmiyor olabiliriz bu da bir
seçenek tabi ki ama ben bu seçenğin hayatımızda yer almaması gerektiğini
düşünüyorum. Sevmiyorum diye bakarsak hiçbir zaman sevmeyeceğimizden emin
olabiliriz. Ancak bu “Kitap Okumayı Sevmiyorum” düşüncesini “Kitap Okumak
Zorundayım” düşüncesine çevirirsek bakın hayatımızda nasıl bir yer ediniyor.
Bakın o zaman kitap okumak için nasıl vakit buluyoruz. Bizzat denemiş birisi
olarak kesinlikle bu işin düşünce ile, zaman ayırma ile, istedikten sonra
yapılabilecek bir şey olduğuna eminim. Gerçekten istedikten sonra
yapılabiliyor. Tek çare bakış açımızı ve inanç sistemimizi değiştirmek. Elbette
kolay olmayabilir inandıklarımızı değiştirmek. Biraz zaman isteyen bir şey
olabilir ama sonuçta ulaşılabilecek bir hedef olduğundan söz edebiliriz.
Okuyalım, okuyun, okutun. Okuyalım ki gelecek nesillere okumayı bırakalım.
Okuyalım ki gelecek nesil bu alışkanlığı edinsin. Hergün bir kafede en az 20-25
liralık kahvelerin peşinde koşmasınlar, çılgınlar gibi doğum günü partilerini
organize etmesinler, kılıktan kılığa girdikleri, insanların evlerine,
kapılarına yumurta attıkları saygısızlık olan hallowen partilerinin peşine
düşmesinler, yılbaşı hazırlıklarına 2 ay önceden başlamasınlar. Unutmayın ki
bir çocuk anne ve babasının aynasıdır. Büyüklerinden gördükleri, büyüklerinin
ona fırsat sunduğu şeyleri yaparlar. Onlara bu fırsatları sunarken en önemli
olan fırsatları göz ardı ederek gelecek nesili kaybetmeyelim. Bakış açıları
geniş olan, insanlara saygı duyan, farklılıklara saygı duyan nesiller
yetiştirmek ümidiyle.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Hoşçakalın, sağlıcakla kalın…
YORUMLAR