Herkese merhabalar,
Bugün sizlere ilkokul çocuklarına özel bir
hikaye aktarmak istiyorum. Yetişkinler olarak bu tarz hikayeleri bilmeli ve
çocuklarımıza aktarmalıyız. Çocuğa anlatılan bu hikayede verilecek olan mesaj
şudur; herkesin bir değeri vardır; zayıf yönleri değil güçlü yönleri arayın. Bu
öykünün ele aldığı sorun ise şudur; farklı ya da engelli olduğu için yaşıtları
tarafından reddedilme. Öykü şu şekildedir;
-Bir zamanlarda yapayalnız, küçük bir kokarca
varmış. Bir sürü türde hayvanın bulunduğu bir ormanda yaşamasına rağmen
yalnızmış. Ormanda tavşanlar, rakunlar, sıçanlar ve tilkiler, fareler ve ayılar
varmış. Büyük kuşlar ve küçük kuşlar varmış ve aynı zamanda bir sürü de
kemirgen yaşarmış. Hatta nehirler ve içinde bir sürü balıklar varmış.
-Kokarca, ormandaki her türden hayvanla
dostluk kurmaya çalışmış. Ancak ne zaman bu küçücük siyah beyaz hayvan,
diğerlerinin yanına gitse “İşte ,pis kokulu geliyor. Iyyk. Kaçın canınızı
kurtarın.” Diye bağırırlarmış. Sonra koşarak uzaklaşır ve kokarcayı tek başına
bırakırlarmış.
-“Kendimden nefret ediyorum.” Diye bağırmış birgün kokarca diğerleri
yanından kahkahalarla uzaklaştıktan sonra. “Kokarca olmayı ben istemedim. Neden
kokumu asla onların üzerine salmayacağımı anlamıyorlar. Nasıl biri olduğumu
anlamak için bir şans vermiyorlar. Ben onlarla dost olmak istiyorum. –“
-Tek başına otururken gözlerinden yaşlar
süzülürmüş. Zaman zaman küçük kokarca arkadaş edinmeye ççalışmış ama kimse
yanına yaklaşmıyormuş. Hayvanların hiç biri kokarcanın kokusunu dostlarının
üzerine salmayacağını açıklamasına izin vermiyormuş. Diğer hayvanlara ne zaman
yaklaşsa gülerek hepsi yanından uzaklaşıyormuş. Her geçen gün biraz daha
üzülüyormuş kokarca. Zaman geçtikçe üzüntü, yaşamının bir parçası haline gelmiş
ve artık kokarca olmanın üzüntü verici bir şey olduğuna inanmaya başlamış.
-Bir gün kokarca, ormanda yiyecek bulmak için
yürürken öfkeli kükremeler ve korku dolu çığlıklar duymuş. Otların arasından
gizlice gitmiş ve bir de ne görsün bir tilki üç küçük yavru tavşanı köşeye
sıkıştırmış yemek üzere. Küçük yavru tavşanların kendisine geçmişte ne kadar
kötü davranığını bir an bile düşünmeden “Yardım edebilirim sanırım.” Demiş
kendi kendine. Tilkinin küçük tavşanları sıkıştırdığı yere gitmiş. Tilki,
lezzetli yemeğini düşünmekten yanındaki kokarcayı fark etmemiş bile. Kokarca,
tilkiye iyice yaklaşmış ve “pırrrt” diye tilkinin gözüne kokusunu salmış. Tilki
şaşkınlıktan çığlık atmış ve o anda yemeğini unutuvermiş. Ormana doğru koşmaya
başlamış, bir yandan da pençelerini ve yüzünü toprağa sürerek kokufsn
kurtulmaya çalışıyormuş.
-Tilki gittikten sonra bile havada hala ağır
bir koku varmış. Yavru tavşanlar etraflarına bakınmış ve korkarcanın
hayatlarını kurtardığını fark etmişler. Onunla alay edip yanından kaçtıklarını
unutmuşlar. Kokunun yoğun olduğu çalılıktan uzaklaşarak, geçmişte yaptıkları
için kokarcadan özür dilemişler. Yaşadıkları bu olaydan sonra kokarcaya farklı
bir gözle bakmaya başlamışlar. “Bu çok şaşırtıcı.” Demişler birbirlerine “Bu
kadar kötü olan bir şey nasıl bir anda iyi olabilir.”
-Kokarca ve tavşanlar, o gün dostluğu
öğrenmişler. Tavşanlar, dostlarının farklı boylarda, şekillerde ve kokularda
olduğunu öğrenmiş, kokarca da üzüntüden kurtuşmanın yollarını öğrenmiş.
Bugün hayatınızda bir farklılık yapıp bu
öyküyü yakınlarınızdaki bir çocuğa okuyun. Onların hayal güçlerine böyle bir
hikaye bırakalım.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Hoşçakalın, sağlıcakla kalın…
YORUMLAR